| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Mehmet YAVRUTÜRK... ZAFER VEYA GURUR6. Dünya Kadınlar Futbol Şampiyonası pazar günü oynanan Japonya-ABD finaliyle sona erdi. Daha önce bu kupayı kazanmış Amerika, gerek tecrübesi gerek oyuncularının atletik ve fiziki özellikleriyle diğer takımlara göre baskın görünse de oldukça badireli maçlar atlatarak, finale gelebildi... ZAFER VEYA GURUR
Yukarıda ki başlığı "güç ya da moral" alt başlığıyla tamamlayabiliriz. 6. Dünya Kadınlar Futbol Şampiyonası pazar günü oynanan Japonya-ABD finaliyle sona erdi. Daha önce bu kupayı kazanmış Amerika, gerek tecrübesi gerek oyuncularının atletik ve fiziki özellikleriyle diğer takımlara göre baskın görünse de oldukça badireli maçlar atlatarak, finale gelebildi. Daha gösterişsiz, tecrübesiz, basit ama sonuç alıcı oyun oynayan Japonya ise önce ev sahibi Almanya’yı, yarı finalde ise estetik ve göze hoş gelen futbolu- göze daha da hoş gelen futbolcuları- ile favori izlenimi veren İsveç’i, 1-0 geri düştüğü maçta 3-1 yenerek finale geldi.Çok hareketli geçen final maçında ABD'nin bariz üstünlüğü vardı. Özellikle ilk yarı neredeyse tek kale oynadılar. Sayısız gol vuruşundan yararlanamadılar, üç şutları direkten döndü. İki kere öne geçtiler... Olmadı. Uzatmanın son dakikalarında da olsa on kişi kalan rakibi yenemediler. Sonuç olarak penaltılarda - mental tükenişten olmalı- kullandıkları dört penaltıdan ancak birini gole çevirince kaybettiler. Böylece Japonya' da ilk uluslararası başarısını, ironiktir, "Dünya Şampiyonu" olarak gerçekleştirdi. Her iki takımda ülkelerinde, kendi meşreplerine uyan ama coşkulu bir şekilde karşılandı. ABD 'liler, ikinci olmalarına rağmen, her zamanki şova dönük, tantanalı bir törenle karşılandı. Kameraların çevrildiği, mikrofonların uzatıldığı futbolcular ise hiç alışılmadık şeyler söylediler. Böyle durumlarda erkek takımlarından alıştığımız şansızlıktan, hakemden, sahadan, havadan sudan şikayet etmek yerine kendilerini eleştirip, rakiplerini övdüler. Gerçek "delikanlılık" örneği verdiler. "Finale kaldığımızda zafere inanıyor, kazanacak gücümüz olduğuna güveniyorduk. Zafer için tüm gücümüzü ortaya koyduk ama yetmedi. Rakibimiz bizden her bakımdan güçlüydü ve zaferi sonuna kadar haketti" dediler. Okyanus ötesine -ABD'lilerden hiç beklemediğim bir şekilde- samimi tebriklerini gönderdiler. Japonya 'da ki törense, başbakanın da katıldığı, coşkusuna rağmen ağırbaşlı ve sadeydi. Japon oyuncular ise daha çok ülkelerinde son dönem yaşanan deprem, tsunami, nükleer feleketlere gönderme yaparak gurur ve moralden söz ettiler. Toplumların sosyo-kültür yapıları bir nevi kimyalarını oluşturuyor. ABD’liler, kendi kimyalarına göre "zafer ve güce" vurgu yaparken, Japonlar, "gurur ve moral" e vurgu yaptılar. Ve "gurur ve moral" "zafer ve gücü" yendi.
Buradan kendi kimyamıza dönük bir hisse çıkarsak mı... noktasına gelirsek; Ard arda zafer kazanan rakibinin gücü karşısında tutunmakta zorlanan... Arkadaşlarına sahip çıkma adına kayıtsız şartsız, sıfır obsiyonlu beyanlarda bulunup..." Sarı öküzü vermeyeceğiz" duruşu vaat edip... Çok kısa bir süre de hiç bir bağlayıcılığı olmayan bir yazıya sığınıp, eylem ve söylemlerinden çark edip," tükürdüğünü yalayan"... Rakiplerinin, ortak bildiride ki ıslak imzalar kurumadan, gerek vücut dili gerek bangır bangır bunu kafalarına kakması karşısında..."Ama beraber imza atmıştık" diye ağlaşıp..."Centilmenlik anlaşmasına yakışmıyor" diye şekvacı olan... Bin yıldır bilinen bir gerçekten; "Centilmenlik anlaşmasının ancak centilmenler arasında olabileceğinden" bi-haber (Tavsiyem, önce rakiplerine sonra aynaya baksınlar. Eğer centilmen görürlerse bize de haber versinler) pazar eziklerinin çıkaracağı çok şey olmalı. Asla unutmamalılar ki gurur ve ille de morali (Her iki manada da yani ahlaki tutarlılık ve özgüvene dayalı cesaret) olmayanların zafer kazanacak gücü de olmaz!
Mehmet YAVRUTÜRK
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |