Vedat SINMAZ... NE BEKLİYORUZ?


Açıklama: Amerika, pamuk üretimine kota koymasaydı, ne pamuk prensesler yetişirdi ülkemizde... Demek ki sorun prenseste değil, pamukta...
Kategori: Vedat SINMAZ
Eklenme Tarihi: 06 Ekim 2011
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 22:07
Site: Gazete Tiyatroterapi
URL: http://gazete.tiyatroterapi.com/haber_detay.asp?haberID=239




                                                                NE BEKLİYORUZ?

      İnsanlar,doğarlar,büyürler ergenlik çağlarını aşıp, eli iş tutunca da hayatlarını karşı cinsle paylaşmak isterler.Ve, bu paylaşımı nikah masasına taşıyıp, ömür boyu birlikteliğe ulaşmaktır temel amaç. Buraya kadar her şey güzel, herhangi bir mantıksızlık yok. Asıl sorun bu aşamada başlar. Neyle, kimle, neye göre, kime göre evlenecekler?

    Erkekler genelde rüyalarını süsleyen pamuk prensesleri isterler. Kendilerine göre haklıdırlar da, ama neylersin ki, herkese yetecek kadar pamuk prenses yok. Aslında yeterdi de ah bu Amerika! Ah!

    Amerika,pamuk üretimine kota koymasaydı, ne pamuk prensesler yetişirdi ülkemizde… Demek ki sorun prenseste değil, pamukta…

   Ya kızlarımız? Aslında onlar fazla bir şey istemiyorlar. Kariyerli bir bey olsun yeter çoğu için. Bu da güzel. Kariyerli bey! Şimdi sorsan” Kariyerli değil de, Sarıyer’li olsa olmaz mı?”  Diye, kıyameti koparırlar.

   Çağlar ilerledikçe, teknolojiye paralel olarak insanların değer yargıları ve yaşamdan beklentileri de değişti. Hani,o sevgiymiş, aşkmış, çeşme başı bakışlarıymış, bir yastığa baş koymakmış, iyi günde kötü günde varlığı ve yokluğu paylaşmakmış... Yok artık böyle şeyler!  Her şey maddiyat olmuş, evlilikler ticari anlaşmaya dönüşmüş.

    Evin var mı? Araban var mı? Aylık net geliriniz? Vs.vs.vs…uzayıp uzayıp giden sorular… vallahi bankalar bile kredi çekerken bu kadar soru sorup araştırma yapmıyor. Onlar takmış anamızın kızlık soyadının üçüncü ve dördüncü harfine.

    İşin şakası bir tarafa, aslında hiçbirimizin hayat garantisi yok. Yarın ne olacağını,hayatın bize ne acı tesadüfler getirebileceğini hangimiz hesap edebiliriz ki? Aslında yaşamı üç ucu da birbirine denk gelmeyen bir üçgene benzetiyorum ben. Bir ucu para, diğeri sağlık,s on uç da mutluluk. Bakın çevrenize, en zengininden en yoksuluna kadar, hiçbir zaman bu üç uç bir araya gelip de bir üçgeni tamamlayamaz. Hayatlarımız açılar arasında sürer gider. Kimininki dar açı, kimininki geniş açı, dik kafalı insanların yaşamı da dik açı. Tam doksan derece, milim şaşmaz.

   İşte böyle,iş çıkar anlaşmasına ve ticarete dökülünce ve duygu, sevgi ortadan kalkınca zoraki kurulan evlilikler nikah masasından adliye koridorlarına taşınan birliktelikler… gelin arabalarının ön plakasına yazılan “Evleniyoruz mutluyuz” Yazısı bir anda arka plakaya yazılan “Ayrılıyoruz üzgünüz” Yazılımıyla son buluyor. Yıkılan hayaller, kaybolan ümitler, hele hele bir de arada çocuk filan doğduysa, anasız babasız büyümek zorunda kalan genç nesiller… olan zaten bunlara oluyor. Bütün fatura bu çocuklara kesiliyor zaman içinde. Yarım ana sevgisi, yarım baba sevgisi yarım süren hayatlar…

  Ben böyle yazdım ama, tüm evlilikler böyle değilse de, günümüzde çoğu böyle sonuçlanıyor. Aile kavramını yitiriyoruz. İnsan sevgisini yitiriyoruz. Hayata hep tek açıdan bakıyoruz. Bencilliğimizi ön plana çıkarıyoruz. Arada çok şey kaçırıyoruz çok..!

    “Amaaaaan! Sevgisiz de hayat olur. Sen paradan haber ver” Diyen olursa da, yok kardeşim yok! Sevgisiz evlilik olmaz! Maddiyat bir yere kadar mutlaka lazım da,bizler sevgisizlikle hayatı kaçırıyoruz.

Gerçekten, şapkamızı önümüze koyup düşünelim. Sahi, biz bu hayattan ne bekliyoruz?

                                                                                                                   Vedat SINMAZ