BİRAZ ORDAN BURDAN BİRAZ DA ŞURDAN


Açıklama: Bazen düşünüyorum. Kendimizi bu sanal aleme çok mu kaptırdık? Bize, sanal alemin dışında gerçek bir dünyanın varlığını söyleyen kişilerden gerçek dünyanın link’ini ister duruma mı geldik?
Kategori: Vedat SINMAZ
Eklenme Tarihi: 09 Eylül 2013
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 15:06
Site: Gazete Tiyatroterapi
URL: http://gazete.tiyatroterapi.com/haber_detay.asp?haberID=405


              BİRAZ ORDAN BURDAN BİRAZ DA ŞURDAN

Sevgili dostlar, selamlar sevgiler dileyerek yazmaya başlıyorum. Uzun süredir yazmıyordum. Bunun nedeni okuyup, araştırmaya ayırdığım zamandı. Yoksa yazacak o kadar çok şey var ki ve o kadar çok yazı yazan var ki.

Malumunuz teknoloji çılgın bir hızla ilerliyor. Kitlesel iletişim araçları akıllı telefonlar, ı-pad’ler, laptop’lar yaşamımızın ayrılmaz parçaları oldular. Twitter, facebook paylaşımcıları milyarlarla ifade ediliyor. Herkes bir şeyler yazıyor. Yazan yazana… Bunların hangisi doğru, hangisi yanlış, hangisinin yazım ve okuma değeri var? Çok kimsenin de umurunda değil. Salla gitsin. Bir okuyan çıkar elbet.

Bazen düşünüyorum. Kendimizi bu sanal aleme çok mu kaptırdık?  Bize, sanal alemin dışında gerçek bir dünyanın varlığını söyleyen kişilerden gerçek dünyanın link’ini ister duruma mı geldik?

Sanırım öyle oldu. Evin küçük oğlu babasına seslenmiş,

-Baba, lütfen bakar mısın? Annem, mutfaktan çağırıyor.

-Çok meşgulüm evladım. Annene söyle mail atsın.

Vallahi de bu duruma geldik.  Evde, yolda, caddede, sokakta, parkta, plajda…  Tek dünyamız var. Yaşasın sanal dünya!

Bilenler bilir. Boğazda güneşin batışı güzel olur.  Sarı, kırmızı, turuncu bir renk cümbüşüne bürünür ufuklar. Deniz kenarında çay bahçesinde çayınızı yudumlarken tarifsiz bir keyif alır derin hayallere dalardık. İsterdik ki o an, o güneşin batış anı hiç bitmesin.

İşte şimdi o anı, o duyguları yaşayamıyoruz. Kamerasını kapan o anı görüntülemeye çalışıyor. ‘I-pad’ ların arasından güneş gözükmüyor. Görebildiğimiz sadece insan yığınları.

Tabi eleştiriler de yok değil.

-Ufacık çocuğun elinde cep telefonu. Kıyamet alameti bunlar.

-Ne yapsın çocuklar? Dumanla mı haberleşsinler?

Ve plajlar… Millet uzanmış şezlonglara. Kimse yerinden kalkmıyor. Denize giren de pek yok!  Arada boş şezlong bulursan ne mutlu. Uzun bir arayıştan sonra arada bir şezlong buluyorsun. Amcam, boş şezlonglara havlularını asmış. Kibarca yaklaşıyorsun,

-Pardon, bu şezlong boş mu?

Yanıt yok!

-Beyefendi pardon…

Allahım, yarabbim ya! Yanıt olmaz tabii. Adamın kulağında kulaklık müzik dinliyor. Dünyadan kopmuş. Başka bir alemde. Herkes ama hemen hemen herkes bu durumda. İletişim sıfır.

Aileler, çoluk çocuk cümbür cemaat… Kimi, müzik dinliyor, kimisi dörtlü kurmuş okey oynuyor. Çocuklar kendi başlarına kimileri kumdan kale yapıyor, kimileri suyun içinde çırpınıp duruyor. Anneler, babalar o kadar da ilgisiz değil canım. Arada bir başlarını kaldırıp,

-Bana bak! Gözümün önünden ayrılma sakın! Boğulup ölürsün filan seni gebertirim haaa..!

Arada ben de dalmışken açıklarda bir genç kız gözüme ilişiyor. Belli ki çırpınıyor. Cankurtaranlar seferber olup, jet ski’ler harekete geçiyor.

İşte o an tabiat uyanıyor. Şezlongta yatan tüm canlılar ayaklanıyor. Sanki üç cemre de aynı anda düştü? Kamerasını kapan olayı görüntülemeye çalışıyor.

Allahtan bir şey olmadı. Kızcağız ilk tedavisinin ardından tedbir amaçlı hastaneye kaldırılıyor.

Olay yerine toplananların ilginç diyalogları kalıyor geriye,

-Ya, acaba kıza bir şey lazım olur mu?

-Keşke biz de gitse miydik?

-Kan filan lazım olur mu?

-Ailesine haber veren oldu mu?

Derken, sazan gibi atlıyor biri,

-Endişelenmeyin efendim. Ben hem facede hem de twitterde paylaştım. Tüm memleket duymuştur.

-Yaaa… desenize ben geç kaldım. Kan gurubunu bilen var mı? Ben de faceden tüm arkadaşlarıma paylaşayım. Sevaptır.

Çok uzattım galiba? Heeee… unutmadan bir de bu şort olayı var ya. Kadınlar şort giysin mi, giymesin mi?  Valla biz hiçbirimiz kadınların şortlarına filan bakmadık. Deniz kenarında ne giydiklerine de bakmadık. Çünkü bizler de şortluyduk. Takım elbiseyle denize girecek halleri yok ya! He, girenler varsa da o,onların sorunu.

Zaten şort İngilizce “short” dan gelmiş. Türkçe anlamı da “kısa” O zaman ben de short’a uyup kısa keseyim.


 Sanallıktan kurtulup, gerçek yaşamın sıcaklığını paylaşmak dileği ile sevgiler, saygılar…

Vedat SINMAZ