Emeğinize ve sevgi dolu yüreğinize sağlık değerli SİNAN HOCAM.
Elinize sağlık hocam. Çok güzel bir yazı olmuş.
İsteğim, kızımın mutlu olabileceği ve severek yapabileceği, ne kadar kazandığının önemli olmadığı bir meslek sahibi olmasıdır.
İnanıyorum ki insan işini severek yaparsa, ne iş yaparsa yapsın zaten başarılı olur ve yeteri kadar para kazanır.
Sorgulayabilen, toplum karşısında konuşabilen, düşünebilen, kendine güvenen ve fikir yürütebilen insanlar için katkınızın çok büyük olduğuna eminim hocam.
Çok şanslıyız ki sizi tanıdık ve beş yıl boyunca ailecek tecrübelerinizden yararlanma fırsatı bulduk. Buradan bir kez daha emekleriniz ve sabrınız için teşekkür ederim. Herkesin sizin gibi insanlarla karşılaşması dileğiyle hoşçakalın. :)
Yine müthiş bir yazı yazmışsınız hocam, ellerinize kaleminize sağlık. Yozlaşmış bir eğitim sistemi sonrasında yozlaşmış anne ve babalar eşittir yozlaşmış toplum. Kaleme aldığınız her kelimeye katılıyorum. Eğer ki çocuklarımızı sadece yozlaşmış ve hiç birşey öğretmeyen eğitim sistemine emanet eder ve okul hayatı boyunca çocuklarımızın aldığı yüksek notlarla mutlu olur ve bununla yetinirsek ve yine çocuklarımızın hayatlarında ki en önemli unsur yüksek notlar olur ise vay! toplumun haline... sonuç itibari ile sizinde yukarıda kaleme aldığınız gibi çok önemli bir firmaya iş görüşmesine gittiğinde aldığı o yüksek notlar yetmeyebiliyor. çünkü çocuklarımıza sosyalleşme, kendini ifade edebilme, istediği kısaca etkinlik ya da hobi diyelim hangi dalda olursa olsun müzik ya da tiyatro eğitimi imkanını vermezsek asosyal kendini yeterince ifade edemeyen kendine güveni olmayan bir nesil yetişir. Sağlıklı bir nesil yetişmesini istiyorsak çocuklarımız kendi sorumluluklarını alabilmeli ve bizlerde onların kararlarına saygı duymalıyız. VEEE en önemlisi her bir çocuğun okul dışında sosyal bir yaşantısı olmalı...
İçinde bulunduğumuz bozuk eğitim yapılanmasının içinde bizlerin, sevgili hocamızın eğitim anlayışında isabetli ve insan olmanın gerekli kıldığı yaklaşımı alkışlamaktan ve elimizden geldiğince desteklemekten başka çaremiz olduğunu düşünmüyorum. Hayatta sürekli önüne hazır konan 5 seçenekten birini tercih etmesi gerektiğine inanan bir kuşağız. Çocuklarımız da öyle yetişiyor. Hem de fazlasıyla. O seçenekleri hazırlayanlar da başkaları olmalı. Üretmek, düşünmek yok. Tüketilmiş, yok edilmiş beyinler. Hiç bir gelişmiş veya gelişmekte olan ülke, sahip olduğu insan kaynaklarını böylesine hoyratça kullanmamıştır her halde.
Çocuklarımızın mutluluğu, bir şeyler öğrenmenin keyfini yakalamaları, öz güvenlerini kazanmaları, ben başardım diyebilmeleri, yani bir insan olarak kendilerini bulmaları için bizzat sahnede yer almaları gerekiyor. Sahneden kastım uygulamada. Çünkü 20 yılı aşkın süredir coğrafya öğretmenliği yapıyorum. Çocuklara anlatılarak verilen hiç bir bilgi, teori, uygulama olmadan kalıcı olmuyor. Haziranda anlattıklarım, eylülde neredeyse tamamen unutulmuş oluyor. Demek ki anlatılanların öğrenmede bir hükmü yok. Çocuğu alıp araziye götürmeden, nefes alıp suyunu içtiği ve üzerinde dolaştığı ortamı insan ile ilişkilendirmesini, sebepler ve sonuçlar üzerinde yorum yapmasını beklemek hayal. Öte yandan yarış mahiyetindeki sınavlar için acımasızca soru bankası kitaplarını, yaprak testleri kat be kat masalarına diziyoruz. Onları masalarına dizip haydi yavrum bunları bitir diyerek görevimizi yaptığımızı zannederken zavallı çocuğumuzu içinden çıkamayacağı bir suçluluk duygusunun içine atıveriyoruz.
Unutulmamalı ki çocuklarımıza öğrettiğimizi düşündüğümüz kazanımların neredeyse tamamı öğretme ve öğrenme sürecinde bir işkence şeklinde gerçekleşmektedir. Hiç bir insan çektiği sıkıntıyı hatırlamak istemez. Dolayısı ile öğrenme hiç bir zaman gerçekleşmemektedir.
Sinan Hocamız, bu sıkıntıyı aşmayı başarabilmiş ender eğitimcilerden biridir. Yazdıklarına harfiyen katılıyor ve çalışmalarını naçizane destekliyor, çocuklarımıza insan ve özgün bireyler olduklarını bilmelerini sağlayabildiği için şükranlarımı sunuyorum.