| ||||||||||||
| ||||||||||||
| ||||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Bir Şehir/İki ŞairMehmet YAVRUTÜRk'ün hazırladığı bu sayfada özellikle atlanmış değerler ve bilgiler yer alıyor BİR ŞEHİR/ İKİ ŞAİR Denize dimdik inen sokaklarından, alın teri ve gözyaşı akan... Emeğin ve direnişin başkenti... Cumhuriyetin il yaptığı (1 Nisan 1924 de sancaklar kaldırılınca) ilk şehir... Yüzleri kömür karası, alınları ak insanların şehri... Karaelmas diyarı... Daha yirmi yıl önce(4/8 Ocak 1991),belki dünya da bir örneği olmayan, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla hak mücadelesi için onbinlerin, kış kıyamet, dağ tepe demeden, bütün engelleri (jandarma/polis) aşarak günlerce ve kilometrelerce süren destansı yürüyüşü yaptığı... Bugün rödövansçılara ve kaçak ocaklara teslim edilmiş ..."Yüz karası değil, kömür karası/ İşte böyle kazanılır, ekmek parası." şiirinin..."Karadır kaşları benzer kömüre " türküsünün memleketi; Zonguldak! Ve bu "karaelmas" şehrinin iki "pırlanta" evladı, iki yakın arkadaş; Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu. Rüştü Onur (1920-1942) Devrek' de doğdu. Liseye kadar okudu. Ereğli Kömür İşletmelerin de çalıştı. Çok genç yaşta yerel yayın organların da şiirleri yayımlandı. Kısacık ömrüne rağmen Türk şiirine damgasını vurabildi. Yakın dostu M.T. Uslu gibi O. Veli şiirine yakın olsa da Tanpınar, Dranas, Tarancıyla da ortak yönleri vardır. İçerik olarak M.T. Uslu’ya göre daha yüzeysel, biçimci, içe dönük şiirler yazmıştır. En bilinen şiiri "Memnuniyet" dir; Benden zarar gelmez Kovanındaki arıya Yuvasındaki kuşa; Ben kendi halimde yaşarım Şapkamın altında. Sebepsiz gülüşüm caddeler de Memnuniyetimden Ve bu çılgınlık delicesine İçimden geliyor. Dilsiz değilim susamam Öyle ölüler gibi Bu güzel dünya ortasında. (Yeni Zonguldak, sayı 34, 23.9.1942) Dönemin amansız hastalığından muzdariptir. Hastanelere yatar, çıkar. Kimi zaman sitemkardır Bir hastalıktan sonra, Mektup yazdım eşe dosta -İadeli taahütlü- Ve yıldırım telgraf çektim yare -Cevaplı- Neler olmuş Rabbim, neler. Ben tüberkülozdan yatarken, hastanede Dostlar unutmuş adımı, Yar kocaya gitmiş... Kimi zaman "dalgacı Mahmut" havasındadır Anam, Ben topaç çevirirken sokakta, Benim güzel oğlum Paşa olacak derdi... Halbuki ben hala Topaç çeviriyorum sokakta. Yalnızlıktan mıdır bilinmez "İtiraf" larını gecelerle paylaşır: Size açabilmeliydim içimi Geceler yalnız size Ve yüzüm kızarmadan Çocukluğumun küçük aşklarını Anlatabilmeliydim Geceler yalnız size. Ya da sevgili şehrine sığınır: Sen aziz şehrim, Uykusuz yaşadığımı bilmelisin. Bütün işçilerin uyuduğu bir saatte, Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan. Sen aziz şehrim, Ellerim gözlerim kadar benimsin.. "Ölülerim bırakmıyor yakamdan" diyen şair, daha yirmi iki yaşında hayata veda eder. Muzaffer Tayyip Uslu (1922 – 1946) Onun da yazgısı sevgili dostu Rüştü Onur' dan farklı değildir. Aynı işletmede çalışır, aynı hastalıktan muzdariptir. Şiir dilleri benzer görünse de içerik olarak M.T.Uslu daha çok toplumcu şiire yakın, savaş/barış, toplumsal adaletsizlik, insan sevgisi, hürriyet konularını işlemiştir. Örneğin "Barış" şiiri bütün bu özelliklerini formüle ettiği bir şiirdir: Barış ilan edildi nihayet Her şey eski halini aldı Ne olduysa cephede ölene oldu Bir sabah aldılar evinden Güneşli bir gün vardı dışarıda Ağaçlar da henüz çiçeklenmişti Ne kadar durgundu Allahım deniz Ve bir daha dönmedi geri İşte bütün hikaye Annesi ağlıyor şimdi. Yaşam sevinci de vardır şiirinde: Kapalı duran penceremden Odama giren sabah güneşi Günaydın diyor... Ve bir mırıltı Kulağımın dibinde Ben başlayan günüm Aydınlığı getirdim sana İnsanoğlu Hadi kalksana ...Günaydın seni bekliyor ...Sokaklar beni bekliyormuş Günaydın. Kayıp giden hayata hüzünlü bir bakışı da ihmal etmez: Önce öksürüverdim Öksürüverdim hafiften Derken ağzımdan kan geldi Bir ikindiüstü durup dururken. Meseleyi o saat anladı Anladım ama iş işten geçmiş ola Öyle bir etrafıma baktım, Baktım ki yaşamak güzeldi hala. Çok genç yaşına rağmen her şeyi yine de büyük olgunlukla karşılar. Önce bütün şairlere selam Sonra şunu söylemek isterim Ölüm hiç de güzel değil Ne sabah var ne akşam Sokakların ellerinden öperim. Bana yaşamasını öğretmişlerdi Dost olsun, düşman olsun İnsanlara iyi günler dilerim Söyle sarı saçlı daktiloya Ben yokum artık Vefasız dostlara hatırlat Kimseye kalmaz o dünya Nasıl unuturum güzeldi yaşamak Fakat hakkı varmış Oktay'ın 'Hatıralar da dal istiyor kuşlar gibi konacak'. Muzaffer Tayyip Uslu'nun "Şiir Ve Şiirde Primitif (ilkel,eski) Anlayışa Dair) yazısı yakın olduğu "Garip" hareketinin yeni şiir anlayışının manifestolarından biridir diyebiliriz. Bu bakımdan O.Veli'nin ilk şiir kitabı "Garip" in (1941) önsözünde deklare ettiği ve daha önce Nazım Hikmet'in "putları kırmak/yıkmak" iddiasının bir devamı gibi duran, eskiye ait her şeye, özelliklede şairaneliğe karşı çıkan bir anlayışı sergiler. Bu bakımdan M.T. Uslu şiirin genç filozoflarındadır da. M.T.Uslu'yu en iyi anlatanlardan biri de " Muzaffer Tayyip Uslu" şiirinde Halim Yağcıoğlu'dur: Zonguldağın mahzun tepesinde Mesut alabildiğine yaşayan Sen Muzaffer Tayyip Uslu, içli şair Sen ılık ılık parıldayan Hatıralar içinde Sen bahtsız neslimizin şairi Sen kesik kesik öksüren Sen kömür tozları özlemler içinde Eğilmeden kırılmadan ürkmeden Altın gibi şiirler veren. Aynı şehrin, aynı dönemin, aynı hastalıktan ve hemen hemen aynı yaşlarda ölen iki nadide çiçeği...Tam olarak açamadan solan yediveren gülleri...Bir çoğumuzun adını bile duymadığı iki can dostu....Her şeye rağmen şiir dünyamızda kendilerine has sesler, renkler ,kokular bırakmayı başardılar. Bir gün, fazlasıyla hak ettikleri değerin verileceği günü umarak... Saygıyla yad ediyoruz. Mehmet YAVRUTÜRK
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |