| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Annemle aynı yaştayım ben aslında... Ceylan Naza ÖZŞAHİN18 yaşımı iple çektiğim günleri dün gibi hatırlıyorum. Çünkü çocukluğuma veda etme sancılarını dindirebileceğine inandığım tek reçeteydi 18. yaş günüm... Annemle aynı yaştayım ben aslında!!!
18 yaşımı iple çektiğim günleri dün gibi hatırlıyorum. Çünkü çocukluğuma veda etme sancılarını dindirebileceğine inandığım tek reçeteydi 18. yaş günüm... Sonrasında hayat değişecek ve kendimce, artık özgür olacaktım! Çevremdeki birçok yetişkinden çok daha özgür yaşadığımı ise yıllar sonra anladım. Nihayet 18. yaşımı, kutlamasız geçen bazı doğumgünlerime inat, farklı mekanlarda, farklı zamanlarda kesilen 4 pasta ile karşıladım. Pastayı yaşım kadar mumla süslediğim ve bir nefeste söndürebildiğim zamanlardı... Daha o yaşlarda adım attığım gazetecilik mesleğinin sağladığı avantajla, sabah erkenden evden çıkıp akşama kadar Adana’nın caddelerini arşınladığım günlerdi. Yazları yüzümde oluşan amele yanıkları ile... Kimbilir, hayatımın en güzel yıllarıydı belki de... Ve fakat, onca heyecanla beklediğim 18. yaş günümü tüm detaylarıyla anımsıyorken, sonrasına dair pek birşey yok hafızamda. Anlıyorumki o günden sonrası hep hızlı akmış benim için. Ya da zamanı isimlendirmekten vazgeçmişim! Kendime geldiğimde aradan 10 yıl geçmişti ve ben artık “30”un ayak seslerini duymaya başlamıştım. 30. yaşıma doğru giderken içimde büyük bir boşluk oluşuyor, kalbimse boşluğa inat orada sıkışıyordu. Sonunda en çok korktuğum yaşa, dünyanın başka bir yerinde, herkesten uzakta, bir başıma yakalandım. Aslında yakalanmaktan ziyade, kaçırdım!!! Hayatımın o kadar farklı bir zamanıydı ki ben takvimsiz yaşıyordum. Ve birgün uyandığımda artık 30’dum. Tahmin edersiniz, hayatımda hiçbirşey değişmedi. Birkaç aydır bedenim 30, ama hep dedikleri gibi ruhun yaşı yok! Sanırım ben onu kutlamaya doyamadığım 18. yaş günümde bıraktım... Ben bu yaştan hep korktum, çünkü kendimi bildiğimde annem 30 yaşındaydı. Benim gözümde annem çok büyüktü. Herşeyden önce anneydi birkere. Ama benim aklımdan çıkmayan; annesini ve babasını çoktan yitirmiş bir anneydi. Aslında benim atladığım, insanın en çok sevdiklerini kaybettiğinde büyüdüğü gerçeğiydi. Nitekim benim korkum büyümek değil, büyüdükçe çevremdekileri kaybedebilme ihtimaliydi. Öyle de oldu aslında, yakın çevremde, zamanlı zamansız “gidiş”lere tanık oldum çaresizce. Ama yaşların suçu yoktu işte! Sadece hayat böyleydi! Şimdi annem artık 50’li yaşlarda, ama bana sorsanız hala onu ilk hatırladığım yaşta. Ve gözümün önünde hep aynı sahne! Babaannemlerin balkonunun önünde, üzerinde kahverengi desenlerle süslü sarı elbisesi ve siyah kısa saçlarıyla 30 yaşındaki annem! Günler, aylar, yıllar takvimlerden miras bize... İnsanı büyüten de, çocukluğuna döndüren de yaşadıklarımızmış aslında... Hangimiz Lunapark’a gidince çocuk olmuyor, ya da hangi kayıp saçımızda beyaz bir tel olarak geri dönmüyor??? Bundan sonraki durağım kaçıncı yaşgünüm olur bilinmez, tek dileğim mumları üflerken sevdiklerimle birarada olabilmek... Ceylan Naza ÖZŞAHİN
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |