Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

İmge Yurttaş

İmge Yurttaş

Tarih 17 Eylül 2010, 13:54 Editör

İLK ADIM: SINAVLARA BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİRMEK

İLK ADIM: SINAVLARA BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİRMEK

Hem yeni gazetemize hem de tüm okurlarımıza merhabalar.
Gazetemiz sayesinde başarılı bir işe imza atacağımıza ve bu konuda büyük bir açığı daha kapatacağımıza inanıyorum. Ben de yazılarımda yine bu konuda büyük bir açık olduğunu ve özellikle sınav temposundaki genç arkadaşlarımızın çok ihtiyacı olduğunu düşündüğüm konulara değineceğim. Bunları seçmemin nedeni hem okuyucu kitlemizin sınavlarla başının dertte olduğunu düşünen bir kesimin olması hem de o sınavları atlatmış ve hedefine ulaşmış örnek bir kişi olarak onların bir ‘’dert’’ olmadığını göstermek istiyor olmam.

  Bu yazı dizilerinde önce sınavlara bakış açımızdan, onların hayatımızdaki yeri ve anlamından, çalışma düzeni oluşturmak ve doğru teknikler kullanmaktan, stresten nasıl uzak durulabileceğinden, sınav kaygısının nasıl aşılabileceğinden, öğrenilmiş çaresizlik kavramından, başarının sorumluluğundan ve daha bu gibi birçok konudan bahsedeceğim. Umarım kendi deneyimlerimden çıkardıklarım ve düşüncelerim sizin için yol gösterici ve aklınızdaki sorulara da cevap olur.

  Öncelikle artık ne kadar yanlış bir eğitim sistemimizin olduğunu hepimiz biliyoruz. Her sene bitmek bilmeyen sınavlar sonucu daha genç yaşta kaldırılamayacak büyük bir strese girmek, çocuklarımız için adı her ne olursa olsun LGS, OKS, ÖSS, YGS fark etmez hepsi ayrı bir "yılsonu kâbusu"... Bir de dershane furyası ve okulumuzun yetersiz kalması nedeniyle onlara adeta muhtaç oluşumuz ve çocuğun bir okula bir dershaneye bir özel hocaya koşuşturmaktan bitap düşmesine ne demeli.. Hatta ve hatta bu başa çıkılmaz tempo yüzünden çocuğun bitap düşüp kendine vakit ayıramaması ve hem o güzelim yeteneklerin körelmesi hem de en güzel çocukluk yıllarının masa başında harcanması ise apayrı bir olay. Bunlar yetmiyormuş gibi, sınav sisteminin sürekli değişmesi ve öğrencilerin her sene denek gibi kullanılması da malumunuz… Artık her anne babanın dilinde ‘’çocuğumuz yarış atına döndü’’ gibi cümleler dönüp durmakta. Bütün bunları zaten biliyordunuz. Çünkü hepimiz tek tek ya kendimiz ya da çocuğumuz, kardeşimiz sayesinde o gergin dönemleri yaşıyoruz. Ve yine şunu da biliyoruz ki, maalesef en azından kısa vadede biz, şu an bu sistemi değiştiremeyiz. Yani bir ÖSS öğrencisi yakınır durursun sistemden, haklısın evet, ama ne yapabilirsin? Şuan bu sistemi değiştirebilir misin ya da protesto edip sınava girmemek senin için daha mı iyi olur? Tabi ki hayır. Ama yapılabilecek bir şeyler var. Evet, ilk etapta sınava girmemekten ondan kaçmaktan daha zor. Ama biz zor işleri seviyoruz öyle değil mi? Çözüm şu; sistemi değiştiremeyeceğimize göre, bizim ona bakış açımızı değiştirmek.Sınavlara bakış açımızı değiştirmek, bu yoldaki ilk adımımız olacak ve bu yöntemle her şey daha kolaylaşacak.

  Nedir bizim klasik bakış açımız? Sınav dediğimiz şey ‘’yılsonundaki o büyük kâbus, her gün yaklaşmakta olan ve düşünmesi bile terler döktüren, her gün çalışmak kendimi bitirmek zorunda olduğumuz başarması çok zahmetli çok zor canavar’’ değildir. Önce bu konuda anlaşmamız gerekiyor. Ona olan nefretimiz de korkumuz da hep bu düşünceden geliyor. Hâlbuki o bizim düşmanımız değil, dostumuz olmalıydı. Kendimi örnek gösteriyorum; ÖSS’ye girmeden hedefim olan Hukuk Fakültesini kazanabilir miydim? Hayır, o zaman neden ÖSS benim düşmanım olsun ki? Hedefime doğru ilerlerken beni oraya götürmeye yardım eden büyük bir basamaktı sadece. O yüzden de ben o sınavı bir düşman, bir canavar olarak görmedim, ondan nefret edip kızıp sinir krizleri geçirmedim. Başarabileceğim konusunda kendime güvenip beni Hukuk Fakültesine taşıdığı için neredeyse teşekkür edecektim ona. Çünkü o bir amaç değildi bir araçtı, beni amaca taşıyacak bir fırsattı. Şimdi aklınızdan geçenleri duyar gibiyim. Evet, onun varlığı çoğunuza yanlış geliyor saçma geliyor. Haklısınız da. Ama tekrarlıyorum, siz sevmiyorsunuz diye ÖSS’yi kaldırmayacaklar. Ve yine tekrarlıyorum ÖSS kalkmayacaksa, ona olan önyargılarla dolu bu at gözlükleri kalkacak ve her şey daha kolay olacak.

  Buna okul sınavlarımızdan da örnek verebilirim. Sevdiğiniz bir dersi düşünün hadi, mesela ortaokulda ya da lisede Türkçeyi seviyordunuz ve sınavlarından başarıyla geçiyordunuz (genelde öyle olur diye tahmin ediyorum, dil bilgisini kim sevmez). Türkçe sınavları zor değildi sizin için hatta 5 alacağınızı bildiğiniz için sizi mutlu bile ediyordu. Amaç 5 almaktı(gönül isterdi ki amaç iyi öğrenmek olsun ama oraya hiç girmiyorum bile) araç ise o sınavdı. Biliyorduk ki o sınavı rahatlıkla geçeceğiz 5’i de kapacağız. Çok güzel, çünkü hem sınavdan korkmuyorum çünkü ona doğru bir sıfat veriyorum hem de kendime güveniyorum hiç sorun yok. Herkesin böyle sevdiği bir dersi olmuştur. Ama bir de başarılamadığı için korkulan matematik ve fen dersleri vardı örneğin. Onların sınavları düşmanımızdı çalışması ayrı zor geçmesi ayrı zordu sanki. Ve gözümüzde o kadar büyürdü ki, araçtan çıkıp amaç oluverirdi, bir türlü de geçilemezdi. Hâlbuki ne farkı var ki? O da sınav o da sınav, neden biri dostun biri düşmanın olsun? Seni buna, yani onu yanlış sıfatlandırmaya iten ölçüt işte bu noktada onu başarma ihtimaline karşı geliştirdiğin önyargındır ve bu önyargını yani onu başaramayacağını düşündüren ise sadece ve sadece kendine güvenmemendir. Sevdiğin dersle ilgilendiğin kadar diğeriyle de ilgilensen, örnekteki gibi Türkçeyi yapabileceğine inandığın gibi matematiği de yapabileceğine inansan, her ders ve her sınav dostun olurdu inan. Aksi halde sınıftaki matematiği iyi olan diğer çocukların hepsi üstün zekâlıydı da sen m, yetişemiyordun? Böyle bir ihtimal olabilir mi? Hayır tabi ki. Sadece başaranın başaramayandan farkı olaya bakış açısı ve kendine güveniydi, bu yüzden kaybediyordun. Toparlamak gerekirse, önümüzdeki sınavın ilkokuldaki fen bilgisi dersinden olması lisedeki geometriden ya da ÖSS olması hiçbir şeyi değiştirmez, sonuçta hepsi bir sınav ve bu dediklerim hepsi için geçerli. Püf noktası şu, senin o sınavı nasıl görüyor olduğun, bir kâbus mu, işine yarayacak bir fırsat mı? Ve buna ek olarak, senin o sınava bakış açını düzelttikten sonra onu rahatlıkla başarabilmendeki en önemli faktör ise o konuda kendine güveniyor olman. Bu iki düşünce yapısı birlikte çalıştığı zaman aşamayacağın engel başaramayacağın sınav olamaz. Çünkü unutmamak lazım, rahatlıkla başaranlar senden daha zeki değil, sadece hem sınavı bir amaç değil araç olarak görüp onu seviyor, hem de kendilerine güveniyorlar.

  Eğer kendindeki bu yanlışı fark edebildiysen ve bir şeyler yapmak istiyorsan, ilk olarak kendi düşünce yapına olaylara bakış açına hükmetmen ve onları değiştirmen gerekiyor. Başta biraz zor gelebilir tabi ki, ama ben bunun tüm hayatımızı etkileyecek bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü sınav dediğin ilkokulda başlıyor, ortaokulu bitirirken zorlaşıyor, sonra liseyi bitirirken bir tane daha, üniversiteye geçince belki daha da ağırlaşıyor… Ve hatta üniversite bitecek, iş hayatı çok kolay mı geçecek sanıyorsun? Gerçekçi olmak gerekirse, hayat hep sınavlarla dolu olacak. Ama eğer hayat boyu karşılaşacağımız sınavlar hedeflere ulaşmamız için var olan olumlu fırsatlar değil de, mutsuz edici korkutucu nefret edilesi şeyler olsaydı bütün dünya mutsuz yaşardı. Bu yüzden senin bu konuda şimdi vereceğin bir karar tüm hayatındaki sınavlarda ve zorluklarda etkili olacaktır. Sınav dönemindeki genç arkadaşlarımı bu konuda düşünmeye ve hemen bugün bakış açısını sorgulamaya davet ediyorum ve bunun temelde büyük bir değişim yaratacağına, her şeyin daha iyiye gideceğine inanıyorum. Umarım başaracağınıza olan inancınız ve kendinize güveninin her gün daha da artar.


 Sevgiler…

   İmge YURTTAŞ
İstanbul  Üniversitesi
   Hukuk Fakültesi

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Dostlarımdan...

Eğitimin Harikalar Diyarı ve Dünya Birincisi Finlandiya'nın Eğitim Sistemi

Eğitimin Harikalar Diyarı ve Dünya Birincisi Finlandiya'nın Eğitim Sistemi Finlandiya, dünyada eğitim problemini en erken çözmüş ülkelerden biri. Dünyanın en başarılı okullarından bir kısmı ...

Bir Anı...

Bir Anı... Talip APAYDIN'IN 1967 yılında yayımlanan ''Karanlığın Kuvveti'' adlı kitabında yer alan anısı, ...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi