Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Levent ARTÜZ... Marmara Denizi

Tarih 10 Ocak 2011, 17:20 Editör

dizinin 4.bölümünü devamı...


Bu grafikten anlaşılacağı üzere, Haziranda tuzluluğu ‰30’dan fazla olan suyun derinliği 30m aşmakta ve dolayısıyla Sarayburnu-Selimiye arası sığlığından Boğaz çukuruna girebilecek yoğun suyun tabaka kalınlığı ise, 5-10m’yi pek geçmemektedir. Buna karşın Eylül-Aralık aylarında tuzluluğu binde otuzdan fazla olan suyun yüzeyden itibaren
derinliği 15m civarında olduğu için, bu devrede Boğaziçi’ne giren yoğun suyun tabaka kalınlığı 20-25 metreyi bulacaktır.

Doğal olarak bu tarif edilen iki ekstrem hallerde Boğaziçi’ne giren dip sularının miktarının aynı olduğu iddia edilemez, ikinci halde, yüzeyin 15m altından Boğaz kanalına dahil olan su Kanlıca önünde ancak 25m kadar bir irtifa kaybedecek ve Fenerler önünde aynı su 35m derinlikte bulunabilecektir.

Bunun sonucu olarak sadece bazı mevsimlerde ve kısıtlı bir zaman aralığında dip akıntıların Karadeniz’e ulaşabilecekleri, ancak sürekli bir akıntının söz konusu olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Esasen Karadeniz’le Akdeniz arasında su alış verişi bakımından olduğu gibi, tuzluluk alış verişi bakımından da bir dinamik denge halinin mevcut olduğu kabul edilirse, dip akıntıların Karadeniz’e hiç girmemesi halinin de olamayacağı meydana çıkar.

ULLYOT-ILGAZ’DAN önceki araştırıcılar, Boğaziçi’ndeki yüzey sularının hızını 12600m3/sn, dip akıntıların ise 6100m3/sn olarak hesaplamışlardır ki, bu Karadeniz’in saniyede 6400m3 fazladan su kaybettiğini göstermektedir.

Su toplanma fazlasının yaklaşık 6400 m3/sn bir akıntı verebileceği diğer yollarla da hesap edilmiş olduğuna göre, bu rakamı kabul etmekte bir hata yoktur. Bu miktar su kaybı aynı şekilde saniyede 128 ton kadar tuz kaybına da karşılık geldiğine göre, bu tuz miktarının nereden yenilendiği sorulabilir. Nehirler ve yağmurlar gibi tatlı sulardan oluşan bu su fazlası, Karadeniz’e tatlı su olarak girmekte ve Karadeniz’i, Boğazlar yoluyla terk ederken, (yaklaşık) ‰ 17 kadar bir tuzluluk ihtiva etmektedir.

Eğer Boğaziçi yoluyla dipten çok fazla tuzluluktaki sular Karadeniz’e giremiyorsa, saniyede 128 ton tuz kaybı hesabına göre, Karadeniz’in 2500 yılda hemen hemen tatlı su denizi haline gelmesi kaçınılmaz olacaktı.

Boğazın bu günkü tarzda oluşumu en aşağı 25 bin senelik bir geçmişe sahip olduğuna göre, Karadeniz’le Akdeniz arasında dinamik bir denge halinin artık oluştuğunu kabulde hata yoktur.

MERZ'in çalışmaları senenin belirli aylarına, yani Mayıstan Temmuz ortasına ve Eylül ortasından Ekim ortasına kadar devam edebilmiş, ULLYOTT ve ILGAZ'ın çalışmaları ise vasıta ve imkan azlığından çok sınırlı ve basit olmuştur.

Şu halde, özetlemek gerekirse; Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsünün ölçümleri ULLYOTT- ILGAZ hipotezinin senenin ancak belirli ayları için doğru olarak kabul edilebileceğini ve Marttan Ağustos ortalarına kadar Marmara dip sularının Karadeniz’e ulaşmasına hemen hemen imkan olmadığını göstermiştir.

Buna karşın senenin diğer aylarında, yani Eylülden Şubat ortalarına kadar olan devre için aynı şey söylenemez. Zira bu devrede, Karadeniz aleyhine olan Akdeniz’le Karadeniz arasındaki seviye farkı en aza düşmekte, Marmara’nın dibinde bulunan yoğun Akdeniz suları yüzeye çok yaklaşmakta ve dolayısıyla bu devrede set veya eşik üzerinde tuzluluğu ‰34’ü aşan sulara sık sık rastlanılmaktadır.

Zaten bu teorinin gerektirdiği şekilde, Marmara dip sularının zaman zaman da olsa fiilen Karadeniz’e vardığı Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsünün 1954-1979 seneleri arasında gerçekleştirdiği devamlı çalışmalarıyla saptanmıştır. İstanbul Kanalizasyon Projesi eksenli olarak, başta  Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma merkezi olmak üzere 1979 -1990 seneleri arasında yapılan çalışmalarda, Akdeniz kökenli alt akıntının ancak %10 kadarının Karadeniz’e ulaştığı tespit edilmiştir.

İstanbul Kanalizasyon Projesine temel dayanak alınan, alt akıntının konveyör bant olarak kullanılması prensibi, atıkların arıtma yerine Ege Denizi’nden gelen ve Marmara’nın derinliklerinden geçerek İstanbul Boğazının dibinden Karadeniz’e kadar ulaşan bu alt akıntı aracılığı ile uzaklaştırma prensibinin gerçeklerini de ortaya sermektedir.

1986'lardan beri  İSKİ tarafından sürdürülen ölçümler ve bunların değerlendirmesi de, gelişen olumsuz durumu açıkça ortaya serecek niteliktedir.

Konu ile ilgili değerlendirme raporlarından Türkiye Boğazlarının fiziksel oşinografisi ile ilgili (Emin Özsoy, Temel Oğuz ve diğ. 1988) raporda:

"1986 verilerine dayanarak, Ege'den gelen su kütlesinin Çanakkale Boğazında %48 oranında geldiği denize döndüğü, geri kalan miktarın %54 ünün girdiği Marmara denizi dip tabakalarında, havza içersinde kat ettiği yol boyunca  karışıma uğradığı ve Boğaziçi’ne giren suyun %13 ünün üst tabaka ile karışarak Marmara’ya geri döndüğü tespit edilmiştir. Bunun sonucu olarak, Ege denizinden Marmara denizine giren alt akıntı su kütlesinin ancak %19'u Karadeniz’e kadar ulaşabilmektedir.

1987 deki salinite ortalama verilerine dayanan  akım değerlerine göre, Ege’den gelen suyun %40'ının Çanakkale Boğazında, %60'ının Marmara denizinde ve Boğaziçi’ne giren suyun %27'sinin üst tabaka suları ile karıştığı hesaplanmıştır. Bunun sonucu olarak Ege’den gelen alt su kütlesinin %13'ü Karadeniz’e ulaşabilmektedir" denilmiştir

Özetle, Marmara ve Boğazlar sisteminde varolan alt akıntı, İstanbul Boğazına girmeden önce büyük çapta bir karışıma uğramakta ve yüzey tabakalarına karışarak geri dönmektedir. Buna ilave olarak, çeşitli araştırıcılar tarafından saptandığına üzere, Boğaziçi’nde de ciddi karışım olayları gerçekleşmektedir.

Marmara’daki yoğun Akdeniz sularının yüzeyden uzaklığını tayin eden en önemli faktörün, Boğazdaki yüzey akıntılarının şiddeti ve devamlılığı ile ilgili olduğu düşünülürse, Karadeniz’in oransal seviyesinin önemi bir kat daha artmış olacak ve sonuç olarak dip sularının Karadeniz’e girip girmemesini kontrol eden başlıca faktörün Karadeniz’in seviyesi olduğu ortaya çıkmış olacaktır
 
    
 
    

Çanakkale Boğazı akıntıları

 

Marmara denizi ve Ege Denizi’ni birbirine bağlayan uzunluğu  61km genişliği ise 1.2 - 6km kadar olan Çanakkale Boğazı’nın en fazla derinliği 82m, ortalama derinliği ise 55m kadardır.

Boğazın en dar yeri, Ege Denizi’nden yaklaşık 25km doğuda yer alan 1.2km genişlikteki Nara Geçiti’dir. Çanakkale Boğazı’nda su akımı ağırlıkla Marmara Denizi ve Ege Denizi arasındaki seviye farkı ve tuzluluğa bağlı yoğunluk farkı sonucunda oluşur.

Çanakkale Boğazı’ndaki su hareketleri de genel anlamda Boğaziçi su hareketlerinin benzeri bir yapı göstermektedir. Ancak Marmara Denizi’nde karışıma uğrayan üst su kütlesi, Karadeniz’in düşük tuzluluktaki suları kadar yoğun olmadığından ve alt yani Akdeniz kökenli su kütlesi de kaynağa yakın bir konumda olduğundan, daha istikrarlı bir

tabakalaşma söz konusudur. Çanakkale Boğazı ile Boğaziçi karşılaştırıldığında, jeomorfolojik yapı farklılığından doğan ve Boğaziçi’nin gerek Karadeniz’in fazla gelen su bütçesi sebebi ile, gerekse Boğaziçi su yolunun darlığından kaynaklanan karmaşık konvergens ve diverdens iç akıntılar Boğaziçi’nde olduğu gibi tipik bir özellik taşımazlar. Çanakkale Boğazı’ndaki su hareketlerini incelerken, tüm Marmara ve Boğazlar sistemindeki gibi, üst üste ve aksi istikametlerdeki iki farklı akıntının burada da etkin olduğunu belirtmek gerekir. Tüm sistemdeki gibi, yüzeyde Marmara Denizi yönünden Ege Denizi’ne doğru ve altta da Ege yönünden Marmara Denizi’ne doğru ikinci bir akıntı bulunmaktadır. (Şekil 4.)

  
 
   
 
                                                         4. Bölümün sonu
Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Tiyatroterapi'den

Atatürk’ün Vasiyeti ve İş Bankası’ndaki CHP Hisseleri... Sinan Meydan

Atatürk’ün Vasiyeti ve İş Bankası’ndaki CHP Hisseleri... Sinan Meydan Atatürk'ün 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetine dayanan İş Bankası'ndaki CHP hisselerini Hazine'ye devretmek...

Hayatınıza Yıldız Kenter girdiyse...

Hayatınıza Yıldız Kenter girdiyse... Değerli dost Cengiz Korucu ile girişimiz arasında bir yıl var. Ben 1976 girişliyim. Ama yaşanılanlar birebir, istis...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi