| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
ATATÜRK'Ü AN(LA)MAK... Mehmet YAVRUTÜRKDolmabahçe Sarayı'nın , deniz tarafında ki girişi önünde uzun bir kuyruk. Kuyruğun uzunluğundan şikayet etmek şöyle dursun, keşke daha uzun olsaydı , diye hayıflanıyorsunuz. Alışıla geldiği gibi araya girmeye, kaynak yapmaya çalışan yok. Tam tersine, gerideki bir gurup minik öğrenciyi öne alıyorlar. ATATÜRK'Ü AN(LA)MAK Dolmabahçe Sarayı'nın , deniz tarafında ki girişi önünde uzun bir kuyruk. Kuyruğun uzunluğundan şikayet etmek şöyle dursun, keşke daha uzun olsaydı , diye hayıflanıyorsunuz. Alışıla geldiği gibi araya girmeye, kaynak yapmaya çalışan yok. Tam tersine, gerideki bir gurup minik öğrenciyi öne alıyorlar. Muhtemelen ana okulu öğrencisi olan, cicili bicili kıyafetli çocukların ,her halleriyle " Cumhuriyet kızı" oldukları belli olan öğretmenleri, önce teşekkür ediyor, sonra çocuklara bir işaret veriyor...ve minikler başlıyor: "Atatürk geldi/ Düşmanı yendi/ Bu güzel yurdu/ Bizlere verdi/ Atatürk ölmedi/ Kalbimizde yaşıyor.". Kuyruktakiler sevgi ve duygu dolu bakışlarla minikleri alkışlıyor. Saygılı, vakur bekleyişin sonunda girişe geliniyor. Galoşlar takılıp içeri giriliyor. Uzun koridorlar, döner merdivenler. Batmış İmparatorluğun, borç parayla yaptırdığı, görgüsüzlük abidesi sarayın ,yer yer bakımsız hali, fersudeleşmiş eşyaları hüznünüze yeni hüzünler eklemiyor. Sarayın ağır, neredeyse klostrofobik atmosferinden dışarı çıkınca ,denizden yüzünüze vuran poyrazla irkiliyorsunuz. Ve kendi kendinize soruyorsunuz:" Tamam mı? Atamızı andık mı? Bitti mi?" Atatürk' ü anabilmek için ,sevmek için önce bilmek ve anlamak gerekiyor. Düşünce, metod ve eylem adamı olan, cesaret ve kararlılık timsali Mustafa Kemal, tarihte eşine çok az rastlanan bir dahi idi. " Dahi odur ki,ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes onlara delilik der." diyen..." Gerçek lider ufku değil, ufkun ötesini görebilendir" değerlendirmesini yapan ,Atatürk, çağının çok ötesinde bir liderdi. Bugün, basında yazabiliyor olmayı, ekranlarda arz-ı endam edip, inandıklarından çok zamanın muktedirlerine şirin görünecek şeyler söylemeyi bile Ata'mıza borçlu olan bir hanım onun "diktatör" olduğunu söylüyor. Üstelik ailecek Atatürk'ü sevdiklerini de ekleyerek. Cehaletin böylesi, ancak eğitimle olunurun tipik örneği. Neresini düzeltelim, bilemiyorum. Kendisine ısrarla "padişah ol" diyenlere gülüp geçmesinden mi, iki kere çok partili demokrasiyi denemesinden mi, Nazi Almanyasından esinlenerek hazırlanan faşist yasaları öfkeyle hazırlayanların suratına atmasından mı bahsedeli, bilemiyorum. Atatürk'ü (sanki bir lütufmuş gibi) seviyor olmalarına gelince, bilinen bir fıkrayı hülasa edelim: Aslan orman da avcıların tuzağına düşmüş. Yara bere içersinde de olsa kurtulmuş, inine doğru giderken çakalla karşılaşmış. Çakal, "Kralım kim yaptı bunu,sabah bizim çocuklar ava çıkmıştı, sakın onlar yapmış olmasın" deyince, aslan" Bana bak köftehor çakal, bu yaralar beni öldürmez ama senin şu lafın yok mu, işte beni o öldürür" demiş ya... Bizi de, bazılarının Atatürk sevgisi(!) öldürecek. Ve mezar taşlarımıza Namık Kemal'in şiirini kazıtıracak: Bu 10 Kasımda da Atatürk'ü sevgiyle ,saygıyla ,bilerek ve anlayarak hüzünle anıyoruz Mehmet YAVRUTÜRK
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |