Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Veli Gözüyle Bakış...   Pınar YILDIZ

Veli Gözüyle Bakış... Pınar YILDIZ

Tarih 06 Mayıs 2014, 07:30 Editör

Sinan Hoca çok kullanır; öğrenmeyi öğreniyoruz biz... der, resmin sesini duyabilmeyi, müziği görmeyi ve düşündüğünü söyleyebilmeyi, yaşadığını yorumlamayı ve sadece bu deyimleri kullanmıyor, yerine de getiriyor, kendi içsel oyunlarımızın oyuncuları olmak belki de amacı





Veli Gözüyle Bakış...

ÜSTAD !



    Bildiğini yazmak kolaydır da, bilmediğini yazmak zordur her zaman; tabii ki hayat tesadüflerle dolu… Sinan hocam kendisi hatırlamaz bu bana özel anları, özel yazılara saklamak lazım düşüncesiyle, hep cebimde kullanabileceğim anı bulurum yazarken...

   Ofiste çalışırken, inanılmaz sakin, naif bir ses etrafıyla selamlaşıyordu. Bir ses bu kadar mı dikkati çeker demeyin, benim çekti… İlk o zaman gördüm kendisini, kısa bir sohbete kulak misafirliğiydi o anda paylaştığım tek şey…

   Neler yaptığını öğrenince; içimde geçen tek şey kızımdı, mutlaka bir şeyler öğrenmeliydi Sinan Hoca’dan diye düşündüm, istedim, yaşı programa katılmak için küçüktü, ama ben takip etmeyi bırakmadım… Önce aldığım site adresinden inanılmaz bir resim arşivine ulaştım, içinde sevgi, emek olan her şeye saygı duymak adetimdir, inanılmaz etkilendim.

   Aradan sadece 2 yıl geçti, arkadaşlarım vasıtasıyla kendimi vakıf binasında buldum, oyun afişlerine bak, resimlere bak, çocuklara bak derken, Sinan Hoca’nın kendini tanıtım yazısını buldum… Martlardan birinin on ikisinde doğmuşum diye başlıyordu sonuna kadar okuduğum hikaye…

   Bugüne kadar hiç kimse beni ilk görüşte sevmedi, beyaz saçlı, sakallı, göbekli, titiz, mazeretlerden nefret eden adamın biriyim diyecek kadar objektif, Ama beni tanıdıktan sonra, hiç kimse hayatımdan çıkmadı diyecek kadar da emindi kendisinden… Martların birinde doğan o geniş yürekli, sesinde huzur; gözlerinde bilmenin ve görmenin, hayatı sindirmenin ihtişamı olan hocam Sinan Hocam…

   Benim tarafımda her şey tamamdı da ufak bir sorun vardı, okulda adına drama dedikleri, pedagoji eğitiminden yoksun, hatta kendisinin eğitilmeye ihtiyacı olan bir genç kız tarafından, okulda küçücük bir Nasreddin Hoca fıkrasını anlatabilmek için, zorla çıkarıldığı sahneden nefesini duyar gibiydim… Bu yüzden Vakıf’tan içeri girmesi ağlamakla oldu maalesef, kızıma sadece demiştim ki, kendine ne meslek seçersen seç; ama sahnede her şey olabilirsin, ağaç olabilirsin, kuş olabilirsin, çöpçü olabilirsin, orda olmanı istiyorum demiştim… Ben ikna edemedim ama Sinan Hocam, kızımın boy seviyesine inerek kızıma sadece; bir anlaşma yapalım; bize misafir ol, eğer bizimle kalmak istemezsen, Vakıf’ın önünde yavru köpek gibi havlayacağını, eğer seversen de kendisine haftaya bir resimle gelmesini diledi, istedi; hangisi doğru kelime bilmiyorum…    

    Ama kızımın kaybettiğine sevindiğim tek anlaşma bu olsa gerek…

   Kızım girdiği günden beri ordan çıkmak istememesini bırakın, Sinan Hoca’nın koltuk altından bile ayrılmak istemiyor ve bu üç senedir çoğalarak devam ediyor…
 
   Bu üç senede benim de öğrendiklerim yadsınamaz, kendimi  akıl alırken buluyorum gocunmadan… Sinan Hocam yaşça bizden büyük ama çocukların yanında görüyorum ki; onlarla aynı yaşta … Bazen bizim onlar daha çocuk dediğimiz ufaklıklardan bir laflar çıkıyor içinde zeka olan cevabında biz bile çaresiz kalıyoruz ki bu yüzden; Sinan Hoca yanlarındayken bizleri özgürlük kısıtlayıcı olarak görüyorlar…

   Özgürler ve mutlular, özgürler ama birbirlerine saygılılılar, özgürler ama Sinan Hoca bir bakışıyla hepsini etrafında toplayabiliyor, özgürler ama sorguluyorlar, özgürler ama bu yaşlarında hayata bakmayı, yorumlamayı öğrendiler…

   Kendimi ilkokul tahtasının önünde konu anlatırken, heyecandan salıncak gibi sallandığım günlere götürdüm birden, bir şeyler eksikti, öğretmenim olmasını bahtsızlık olarak nitelendirdiğim eğitimci; bana öğretmişti ama beni eğitememişti, ağzımdan çıkan yanlış da olsa arkasında durmayı öğretememişti, hala neyi yapamasam, kulaklarını çınlatırım…

   Sinan Hoca ne mi yaptı, o çocuk dediklerimizden birey yarattı, hafta sonu planları var, öğretmene sarılmanın keyfini yaşayabiliyorlar, sevildiklerini biliyorlar, evin camından kaçmış çocuklar gibi birlikte gezi kaçamağı yapabiliyorlar ve beni en çok neresi ilgilendiriyor biliyor musunuz? Gözlerinin içi gülüyor çocuklarımızın her zaman…
Herkes dersane, özel ders konuşurken, bana sorduklarında kızım Tiyatro kursuna gidiyor diyorum gururla, on dersaneye bedel benim için çünkü… İkinci soru; ne güzel oyun çıkarıyorlar mı diye geliyor, umurumda değil diyorum, kızım Sinan Hoca’nın yanında olsunda, isterse çöp kovasına pinpon topu atsın diyorum…
İşin aslına bakılırsa biz de neler öğrendik, neler…

   Sinan Hoca çok kullanır; öğrenmeyi öğreniyoruz biz der, resmin sesini duyabilmeyi, müziği görmeyi ve düşündüğünü söyleyebilmeyi, yaşadığını yorumlamayı ve sadece bu deyimleri kullanmıyor, yerine de getiriyor, kendi içsel oyunlarımızın oyuncuları olmak belki de amacı… Bir tiyatro oyununu yazmak, rol dağıtmak, bunu sahnelemek onun için zor olmasa gerek, çocuklarında beyni bunları ezberleyecek kadar taze; amacı bu değil Sinan Hoca’nın, O minik bireylerin hayatta sağlam basarak yerinde durmaları belki de amacı… Onlara güvenmek, maddi değeri fazla kamerayı altı yaşındaki çocuğa vermek belki de, sen yapabilirsini sözle söylemek, gözle anlatmak kadar motive edici daha güzel bir şey olabilir mi onlar için?

   Araştırmak, gözlemlemek, sorgulamak, keşfetmek, yorumlamak hayatta gerçek oyuncu olmak için bu kavramların önemi yadsınamaz… ve Sinan Hoca ile bu kavramlar hayatın bir parçası olur; Sahneyi görev olarak düşünmek isteyenleri, bu işi meslek olarak yapanlara bırakmış, kendi de çocuklarla yeni dünyalar keşfetmenin keyfini çıkarıyor bence, egolardan uzak, kendi yetiştirdiği meyvelerin yeşermesini keyifle izliyor… Nasıl bir güzellik…

   İyi ki o kocaman yüreğinize sadece çocukları değil; bizi de sığdırdınız hocam !

   İyi ki varsınız.
 



     Pınar YILDIZ

27 Mart 2014 Video final için tılayınız



Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Tiyatroterapi'den

Atatürk’ün Vasiyeti ve İş Bankası’ndaki CHP Hisseleri... Sinan Meydan

Atatürk’ün Vasiyeti ve İş Bankası’ndaki CHP Hisseleri... Sinan Meydan Atatürk'ün 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetine dayanan İş Bankası'ndaki CHP hisselerini Hazine'ye devretmek...

Hayatınıza Yıldız Kenter girdiyse...

Hayatınıza Yıldız Kenter girdiyse... Değerli dost Cengiz Korucu ile girişimiz arasında bir yıl var. Ben 1976 girişliyim. Ama yaşanılanlar birebir, istis...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi