| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
TARIMDA YİTİK YIL 2014... Prof.Dr.Mustafa KaymakçıTürkiye 2014 yılında da tarımsal ham madde açısından dışa bağımlı kaldı, üstelik bu bağımlılık üretim açısından geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,9 küçülmeyle katlandı.
TARIMDA YİTİK YIL 2014 Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı Türkiye 2014 yılında da tarımsal ham madde açısından dışa bağımlı kaldı, üstelik bu bağımlılık üretim açısından geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,9 küçülmeyle katlandı. Buğday üretiminin kuraklığın da etkisiyle 2014 yılı sonu itibarıyla 16-18 milyon ton düzeyine ineceği belirtiliyor. 2013’te bu rekolte 22 milyon ton düzeyinde idi. Bu bağlamda tahıl üretiminin de bir önceki yıla göre yüzde 12.7 azalacağı öngörülüyor. Baklagiller, tütün, fındık, kayısı, elma, kiraz gibi birçok üründe de üretim düşüklüğü gözlemlendi. Dokuma sanayinin önemli girdisi olan pamukta dışa bağımlılık 2014’de giderek arttı. Geçen yıl 950 bin ton olan ithalatın 2014 yılında 1 milyon tona yaklaştığı belirtiliyor. Çiftçinin elektrik borçları destekleme ödemelerinden kesildi. Hayvancılık sektöründe hayvan sayısı ve üretim artarken fiyatlardaki dalgalanmalar ise sürdü. Özellikle kırmızı et üretiminde sağlanamayan fiyat istikrarı, üreticiyi olduğu kadar tüketiciyi de olumsuz etkiledi. Diğer tarımsal girdiler yanında kaba yem ve kesif yem fiyatlarında da artış durmadı. Örneğin saman ve yemlik buğday fiyatlarının artışı enflasyonun üzerinde oldu. 2014 yılı içinde yemlik mısırda yüzde 32, besi yemi fiyatı ise yüzde 10’un üzerinde artış gösterdi. Bu durum, çok sayıda süt ve besi çiftliklerinin düşük kapasite ile çalışması yanında kimilerinin tasfiyesine neden oldu.Türkiye satılık çiftlikler ülkesine döndü. 2014 yılında da mazot, gübre, ilaç gibi girdi maliyetlerindeki artış yüksek bir seyir izledi. Buna karşılık çiftçinin eline geçen para giderek azaldı. Gıda piyasasında oligopolleşme(2,3,ya da 4 oyuncunun egemenliğinde şekillenen piyasa) doruk noktasına geldi.Bu da çiftçi eline geçen fiyatlarla tüketici fiyatları arasındaki farkı giderek artırdı. Daha Türkçesi,tüketicinin gıdaya ödediği paranın çok az bir kısmı üreticiye giderken gıda fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin denetimine girdi.Örneğin tarlada 2,62 lira olan pirinç markette 7,73 liraya,2,26 lira olan nohut 6,51 liraya pazarlandı. Gıda fiyatlarındaki artış enflasyonu da tetikledi. Arzdaki sıkıntı, her yıl olduğu gibi 2014 yılında da tarımda ithalatı gündeme getirdi. Yetkililer 2014 yılında tarımda ortaya çıkan küçülmeyi, kuraklık, sağanak yağış, dolu ve don olayları gibi olumsuz iklim koşullarına bağlıyorlar. Ancak bu açıklamalar, tarımdaki küçülmeye yeter bir gerekçe olabilir mi? Bunun ekonomi-politik yanını görmek gerekmez mi? Aksi durumda doğru politikalar üretebilir miyiz? Bu olumsuz görünümün temel nedeni , günümüzde dünya ölçeğinde uygulanan tarım politikalarının Türkiye’ye de yansıması. Bu politikalar ile küçük ve orta ölçekli Aile Çiftçiliği[1] tasfiye edilİyor; onların yerine çokuluslu tarım-gıda şirketleri ile yabancı sermaye güdümlü Alış Veriş Merkezleri(AVM)tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve sözleşmeli üreticilik modeli öne çıkarılıyor. Bu politikalar Türkiye’de nasıl uygulandı? • Tarımsal KİT’ ler özelleştirildi, kapatıldı ya da işlevsiz duruma getirildi. • Doğrudan desteklemeler giderek azaltıldı, istikrar kalmadı. • İç pazarda geçici olarak yükselen tarım ürünü fiyatlarını düşürmek ve terbiye etmek amacıyla dışalımlar yapıldı. • Çok sayıda çiftçi örgütleri kuruldu, ancak bu örgütlerin görev alanları çatıştırıldı. Böylelikle örgütlerin siyaset üzerinde etkileme gücü düşürüldü. Yukarıda anılan ekonomi politikalarıyla Türkiye’de bitkisel ve hayvansal üretim nüfus artışına koşut olarak artmadı. Ancak bu durum aynı zamanda kırsal kesimde önemli çözülmeleri gündeme getirdi; • Kırdan önemli ölçüde göçler oldu. Bu göçler devam ediyor. Son yıllarda milyonlarca köylümüzün kente yerleştiği belirtiliyor. • Kente yerleşen köylüler için sanayi ve hizmet sektöründe yeterince iş olanağı olmadığı için işsizlik arttı. İşsizlik, sadaka kültürünü yarattığı gibi kentlerde önemli güvenlik sorunlarını da ortaya çıkardı. • Umarsız kalan köylüler arasında dayanışma mekanizması erozyona uğramaya ve binlerce yıldan beri oluşan kültürel yapı dağılmaya başladı. Bunun sonucunda bölgecilik, etnik ve dinsel yapılanmalar gibi ayrımlaşmalar ortaya çıktı. Bu olumsuz görünüm içimizi karatmasın.Çıkış yolları var. Bunun yolları namuslu teknik adamlar,akademisyenler,örgütleri ile göstermelik muhalefet yapmayan önderleri birlikte üreticiler ve tüketicilerin bir araya gelmesiyle mutlaka bir gün bulunacak.
[1] Aile çiftçiliğin yok edilmek istenmesiyle, salt Türkiye’de değil, dünyada var olan açlık tehlikesinin tetiklendiği ve doğal kaynakların yok edilmek üzere olduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle Birleşmiş Milletler 2014 yılını “ Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” ilan etmişti. Türkiye’de de bu konuda toplantılar düzenlenmişti.Ancak uygulanan politikalarda göze görünür değişim yok gibidir. Yoksa Timsah Gözyaşları mı dökülüyor? Bilemem. <---------->
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |