İtiraz.... etmiyorum

Zaman zaman yaşama daha dikkatli bakarım. Bir kez daha fark ettim ki hiç itiraz etmeden yaşıyoruz… Her şeye itiraz eden tatminsiz bir tip olmayı önermiyorum. İstediğim; durumu ya da davranışları değerlendirebildiğimizi belirtmektir. Ne olursa olsun itirazsız kabul edebiliyorsak bu bizim ya değer yargılarımızın olmadığını ya da durumu her şekilde kabul edecek, ses çıkaramayacak kadar aciz olduğumuzun göstergesidir.

Elbette ki hiç itirazsız kabul edilebilecek pek çok şey vardır… Bunlara da iltifat edilmeli, en azından teşekkür edilmelidir.

Sanırım en ufak itirazda pala, sopa, silah kullanılması, olayın hastane ya da karakolda sonlanması bizi bu duruma getirdi… İyi de he şeye sessiz kalırsak durum daha iyiye mi gidecek? Elbette ki hayır... Daha da kötüye gidecek ve siz de benim gibi ne yapacağınızı bilemiyorsunuz değil mi? Peki benim sıradan bir günüme göz atmak ister misiniz?
İtirazlarım yasalar çerçevesinde… Kapris yapmak değil yaşam kalitemi iyi tutmaya çalışıyorum.

Ailece Emirgandayız, Hamid-i evvel camii bizim için çok önemli… Rahmetle andığım büyüklerim on yıllarca bu camide görev yapmış. Çocukluğumuzda biz de bu görevlerin ucundan tuttuk. Neyse daha avluya girmeden bir tsunami karşıladı bizi… İnanılmaz tazyikli bir su yerden yansıyarak geliyor yani ayrıca kirleniyor uzatmayayım biz kendimizi kurtardık ta pek çok insan tabiri caizse sıvandı… Ben cami avlusuna girip, yaptığın yanlış, böyle olmaz insanların üstünün başını mahvettin dedim… İşimi bana mı öğretecen dedi kaba saba biri… Hem kimin üstüne nooldu ? senden başka kimsenin şikâyet ettiği yok. Bir sen misin zarar gören? Sana da bir şey olmamış zaten… Ayrıca Allahın evini yıkıyoruz olur o kadar…

İşte iki türlü kaybetme nedeni… Nedenim… Nedenimiz.

Bir- hani başkasının şikâyeti yok sana ne oluyor…

İki- Allahın evini temizliyoruz... Bu bizim her türlü zarar verme hakkımızı saklı tutar kavramı… Hâlbuki biz tam tersini öğrendik. Özellikle Allah adına yapılan her türlü görev ki bunlara ibadet dâhil kimseye rahatsızlık zarar eziyet vermeyecek... Zarif asil ve özenli yapılacak.

Hakkımı aradım. Vakıfların ihaleye verdiği tuvalet işletmecisi imiş, Müftülüğün bunların üzerinde yaptırım yetkisi yokmuş ama yine de ikaz edilecekmiş miş ve miş…

Biter mi? Konu ya da olay çok…

Devlete ait kargo şirketine bir seyyar klima taşıtmak için uğradım… İlk olarak daha selam sabah yok bir kâğıt uzattılar, bu ürün taşırken hasar görebilir sorumluluk tarafıma ait yazın imzalayın. Haydaaaa Kızım, kardeşim, evladım, sayın bağyan… Bu tavır (Ben bunu taşıyamam, bunu kırarız biz’ demenin peşin ilanı anlamına gelir. Riskli ise; bu taşıma risklidir, ek sigorta yapmalıyız dersiniz… Diyordum ki bir üst görevli; aslında biz bunları taşımayız ama taşı demişler taşıyoruz… Amirin söylediklerini anlamaya Türkçem yetmedi özür dilerim ama cevaben sayın görevliler siz bana iyilik yapmıyorsunuz… Benim parasını ödediğim bir ticari anlaşmanın içindeyiz, yani bunun adı ticaret. Kamu hizmeti, iyilik falan değil. bunun olur kuralları ya da olmaz kuralları vardır bu da kişinin karar verebileceği bir kavram değildir.

Zaten üst düzey ambalaj yapmıştım sigorta ya da başka belgesiz gönderdim. Gitti, teslim de edildi.

Komşumun köpeği gelene geçene havlıyor… Bunaldım itiraz ettim. Yanıt ‘Köpek bu havlar’ Görevli kurum Belediye… Hayır değilmiş… Onlar aşısı olan hayvanlara karışmıyorlarmış…

Günde otuz üç çarpı beş yüz kırk ses cihazlı seyyar satıcı geçiyor. Ses cihazı ile satış yapmak yasak. Belediye bu konuda görevli ama onlar ses cihazlarını alıyor bunlar yenisini takıyorlarmış… Hesabıma göre ‘Patatiiis suaaaan’cının altı yüz yetmiş tane ses cihazı yedekte…

Hoş bir yaşam şeklimiz var vesselam. Karar verdim bu konuyu otuz iki kısım tekmili birden olarak yazacağım sabırlı okumlar dilerim.

R.Sinan Akbaşak