| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
İyiyi Zorlamak... R.Sinan AKbaşakÇaya daha çok şeker koyarak daha iyi hale getiremez; hatta bozarsınız. İyi, bir karışımdır ve ölçüsü herkes için farklıdır İyiyi Zorlamak Çalışmalarım sırasında sıkça kullandığım sözlerden biri de “İyiyi zorlamayın”dır. İyi, kavram olarak şartların elverdiği ölçüde uygunluğunun sınırındadır ve bundan sonrası, zorlamalar bazı koşulları değiştireceğinden iyi daha iyi olmayacaktır… Çaya daha çok şeker koyarak daha iyi hale getiremez; hatta bozarsınız. Bazen anne babalar da çocukları için iyiyi zorlamaktadır. İyi, bir karışımdır ve ölçüsü herkes için farklıdır… Örneğin; çocuğunuz haftanın altı günü gayet düzgün görevlerini yapmaktadır ve siz yedinci günde çabalamasını, bunun kendisi için daha iyi olacağını isteyip iddia da ettiğinizde çalışmayı tamamen de bırakabilir; çünkü bedeni ve zihni kendini yenileyecek zaman bulamamış daha doğrusu o zaman sizin tarafınızdan katledilmiştir… Niyet kötü değil ama sonuç kötüdür. Benzer kararları da çocuğunuz yerine siz oluşturur ve almaya çalışırsanız aynı sonuçlar oluşur. Örneğin çocukluğunda bale eğitimi almak isteyip de almayan her anne kızını baleye göndermeye, baba baskete göndermeye zorlarsa durum değişmeyecek, iyi olan düşünce netice olarak zarar verecektir. Peki ama anne baba çocuğuna hiç birşey önermeyecek mi? Değil elbette… Bakın sorarken de söylemişim zaten. Mesele önermek olmalı… Siz öneriyi getirin, denemesini sağlayın, yapmasının hoş olacağını anlatın ve gösterin; ama “yapmalısın, yapacaksın” demeyin, bu özgürlüğün gasp edilmesidir ve yine iyi niyet kötü sonuç haline gelecektir. Birkaç gün önce bir bey çalışmamıza uğradı. Etrafta tuhaf bakınınca yardımcı olabileceğimi söyledim… “Burada neler yapıyorsunuz?” dedi, anlattım ve davet ettim. On bir yaşında bir oğlu olduğunu, bu yaşlarda tiyatroyu düşünmediğini, yüzme ve basket kursuna gitmesini planladığını ve başlattığını; on dört, on beş yaşına kadar da müzik eğitimini eklemek istediğini; enstrüman olarak gitar ve klarnet dersi almasını düşündüğünü, on yedi yaşına doğru da tiyatroya başlatacağını söyledi… Şaşırdım… Aslında şaşırmadım da vücudumun tepki olarak ısındığını yani hararet yaptığımı hissettim. “Pardon bu sizin fikriniz mi, çocuğunuzun istekleri mi?” deyiverdim. “Ben düşünüyorum” dedi… “Oğlum bu konuda karar vermek için çok genç yardımcı olunmalı” dedi. Şaşkınlığım ısınmanın ötesinde arttı. “Elbette yardımcı olunmalı da siz yardımcı olmak yerine, yerine karar veriyorsunuz ve asla çocuğunuzu mutlu edemez hata psikolojik sorunlara yol açarsınız…” dediğimde; “Siz de amma çok biliyorsunuz” deyip gitti. Çocuklarımız, kendi yapamadıklarımızın uygulama alanı mı? Sanmıyorum, ben böyle yapmadım. Önerdim, tanıttım. İstemediklerini daha iyi ve tekrar anlattım. Ama ısrar etmeyip beğendiklerini destekledim. Bakın demin lafın arasında yerine karar vermek dedim… Eğitim açısından öyle kötüdür ki; bu kötünün bir de kötü kardeşi vardır… Yerine yapmak… Çocuğunuzun ödevine yardımcı olurken: “Bak problem ne diyor sen göremiyorsun. Yediyle sekizi çarp diyor sonra çıkanı altıya bölmek gerektiğini söylüyor, hadi bölelim, hooop bak sonuç çıktı gördün mü?” Hiçbir açıklama, öğretme olmaksızın yerine çözdünüz soruyu bir dahakine yine sizin çözmeniz gerekecek… Resim yapamadığını söyledi… Bir dakika… Ben yaparım deyip yaptınız, gelişimine katkı sağlamak yerine her çözümü başkalarından bekler hale getirdiniz… Halbuki, haydi birlikte yapalım deseydiniz: “Bak fırça sanırım böyle tutuluyor, gerçi herkesin tarzı farklıdır istersen sen en sevdiğin şekli bul… Hah şimdi herkes beğendiği rengi kullanarak kağıdına uygulamaya çalışsın, olmadı mı, e bir dahakine daha iyi olur… Bence şuraya mavi koymalısın, belki de yeşil… Senin resmin sen karar ver.” Bu, her gün daha iyiye gitmek gelişmek olmaz mı? Çocuklar da çocuklara aynı şeklide davranıyor aslında… Çalışmada herkesin kullanabildiği bir fotoğraf makinemiz var. Bazen bir küçük gelip: “Burada bu yazı çıktııı!” deyiverir. Cevabı vermek yerine “Barış bakar mısın?” şeklinde paylaşmayı oluşturmayı severim. Elini uzatıp tık bir yere basıp “bak düzeldi” ile sonuçlandığında Barış’a: “Koçum biraz sonra yine gelip soracak. Çözmek yerine nasıl yapması gerektiğini gösterseydin ya…” dediğimde Barış öyle hoşlandı ki, arkadaşının peşinden koştu, “Yine yazı çıkarsa ben sana öğreteceğim hemen bana gel” dedi, sevindim… Çocuklar dinlediğinizde öyle güzel şeyler anlatıyor, öylesi akıllıca hayaller oluşturup kendileriyle ilgili mükemmel planlar yapıyorlar ki, dinleyip desteklemeli… Yeter ki sizin yanınızda ve ondan yana olduğunuzu hissetsin. Tabii ki sadece yapması gerekenler konusunda değil, yapmaması gerekenler konusu da atlanmamalı. Üç çocukla bunalanları duyduğumda benim kırk çocukla harika vakit geçirme nedenimin bu olduğunu düşünüyorum… Ne dersiniz… R.Sinan AKbaşak ..
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |