| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Beykoz’un iyi insanları... R. Sinan AKBAŞAKBu konuda yazmak benim tarzım da değil isteğim de... Ben, bazısı arkasında hüzün barındırsa da anılarımda gezinip güzel şeyleri, güzel insanları hatırlamak, anlatmak istedim. Beykoz’un iyi insanları… Unutulmamalı Kısa bir süre sonra önümüzde seçim var… Herşeye razıyım da canımız yanmasa… Maalesef bu güne kadar yaşadıklarımız içinde hayli sıkıntılı durumlar oldu. Ancak, en önemli görev oy kullanmak… Yoksa kendimize karşı da hiç söz hakkımız kalmayacak. Bu konuda yazmak benim tarzım da değil isteğim de... Ben, bazısı arkasında hüzün barındırsa da anılarımda gezinip güzel şeyleri, güzel insanları hatırlamak, anlatmak istedim. Ne güzel… aklıma pek çok insan geliyor… Elbetteki en iyisi diye bir sıralama yapılamaz ama Beykoz’un iyi insanlarından bahsetsem… Aslında konu Ağababam’dan (Annemin babası, dedem) başlıyor. Alman harbi de denilen İkinci dünya savaşı ilerlemiş, ülkede her şey idareli kullanılıyor… Ülkemiz savaş dışı kalmak için inanılmaz çaba sarfederken bir akşam yatsı namazı çıkışında bir bey ağababama yanaşıp ‘hocam bir sıkıntım var’ derken ağababam, bir dakika… Sanırım şahsi bir konu… Öyleyse cami odasına geçelim… Diyiyor. Gaz lambaları ve ortada yanana lüx lambasını söndürüp geçiyorlar, ağababam buranın ‘idare’ lambasını yakarak sorunu dinliyor. Nedenini merak ettiniz mi? Caminin gaz yağı halkın ve ancak ibadet sırasında kullanılıyor, cami odası sohbet mekanı, zaman zaman çok uzaktan gelip günü birlik yatıya kalanları da oluyor. Oranın gaz yağı kendi tasarrufu. Yani onu cebinden alıyor… Çok çocuklu evde anneannem idare ediyor, ağababam kitaplarını olabildiğince ateş ışığında okuyup bir miktar arttırıyorlar ve o da cami odasında kullanıyor. Zaten gaz lambasının küçüğüne de muhtemelen bu yüzden ‘İdare’ adı verilmiş.
Benim hayal meyal bildiğim detayları netleştirmek adına gecenin saat 11 30’unda 92 yaşındaki dayım Abdüsemi Yavrutürk’ün muhteşem hafızasına başvurdum. Yalıköy’deki büyük esnaflardan Bakkal Ziya efendi belli zamanlarda dayıma haber ederek caminin kandilleri için halis zeytin yağını ve gaz lambaları için gazı hazırlar verirmiş… Dayım miktarlarını değilse de zor taşıdığını hatırlıyor... Dayım taşıyor, 10 yaşındaki annem her gün bir hayli kandil fitili örüyor. Bakkal Eşref bey’de bu desteğin bir parçası, her zaman payı var ve Eşref beyin yadigarları hala Yalıköy’deler. Bakkal Ziya efendi sonraları damadı Mustafa bey’devrediyor… Mustafa beye herkes Mustaa bey diyor, fransız bereli, gömlek ve kravatının üzerine bakkal önlüğü takan yumurtayı satmadan once lamba ışığında kontrol eden bir İstanbul beyefendisi… Eşi haza hanımefendi. Dükkan bu gün baharatçı sokağın bitiminin tam karşısı. Kışın Beykoz’lunun yokuşta on kişi merdivenle kayma macerasının son bulduğu nokta… Kırılan cam çerçeve, kol bacak…Hasar çok ama kavga gürültü yok. Başka bir konu… Cami boya yapılacak ihtiyaç ileri atılamaz durumda. Dayım boya almaya bay Niko’ya gidiyor, Nalbur Niko Yeniköy’de oturan bir rum, dükkanı Beykoz’da… Ah kuzum diyor hazır boyalar çok pahalı, ben sana boyayı kendim yapayım, yarı fiyatından da ucuza malederiz…Yazık, cami Allahın evi işin içine ticaret girmesin. Sen bana rengini söyle ben bir iki güne yaparım diyor. Hakikaten oldukça ekonomik bir şekilde üretiyor ve boya sürüldüğü yerde yıllarca görevini yapıyor. Sonra malum olaylar… Bay Niko doğduğu toprakları terkediyor, polis bir kaç gün sonra dükkanının kapısını kırınca bir mektup buluyor. Şöyle yazıyor mektupta… Benim Beykoz’umda dükkana ilk sizin gireceğinizi biliyordum… Ülkemi terketmek zorunda kaldım, ancak dileğim dükkanımdaki tüm mallarımın satılarak parasının ‘Türk Kızılay’ına verilmesidir. Böyle olacağına eminim. Beykoz’u unutmayacağım… Mektup böyle bitiyor. Anılar… Güzel olanlar anlatılarak yaşatılmalı , diğerleri… Ona da siz karar verin. İyi insanlar arasında bulunmanın huzurunu herkesin yaşaması dileklerimle… R.Sinan AKBAŞAK ----------------------------
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |