| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Birlikte Emek Vermeliyiz.... R.Sinan AkbaşakHayatımıza dair iyi ya da kötü olarak değerlendirebileceğimiz pek çok alışkanlığı ilk gençlik hatta çocukluk yıllarımızda kazanmaktayız. Birlikte Emek Vermeliyiz Yaşam oldukça renkli ve herkesin kendine özgü davranışları var. Temel amaç toplumsal düzenin ve kişisel yaşamın sınırlarını oluşturmak… Sınırlar olmazsa veya doğru belirlenmemişse kargaşa olacağı örneklerle yaşanıyor. Kurallar yani yaşamı düzenleyen çizgiler alışkanlıklar olarak oluşmaya başlıyor, alışkanlıklar sonradan kurala dönüşüyor.
Hayatımıza dair iyi ya da kötü olarak değerlendirebileceğimiz pek çok alışkanlığı ilk gençlik hatta çocukluk yıllarımızda kazanmaktayız. Bu alışkanlıklarımız ileriki yaşlarda tercihlerimiz şeklinde anılmakta ve pek de doğru olarak bizi biz yapan tercihlerimizdir diyebilmekteyiz.
O halde yetişmemizin ilk yıllarında gerek aile bireyleri gerekse de eğitimcilerimiz tarafından özellikle doğru alışkanlıklara yönlendirilmememiz gerekmelidir. Peki, bu her zaman böyle olabiliyor mu? Acaba ebeveynler ya da eğitimciler olarak bazen gösterdiğimiz toleranslar çocuklarımızın başarma yerine kaçmasına sebep olmuyor mu? Sabahleyin kalkmakta geciken yavrumuza haydi beş dakika daha yat toleransı, ya kahvaltı gibi çok değerli bir öğünün atlanması ya da servisin kaçması sonucunu doğurmuyor mu? Halbuki hayır yavrum kalkmalısın uykun olduğunu biliyorum ama gecikmen tüm günün düzenini bozacaktır demek ve akşamları vaktinde yatmasını alışkanlık haline getirmesine yardımcı olmamız daha doğru olmaz mı?.
Örnekler hayli çok ve anlatmaya kalktığımızda uzayıp gidiyor. Ben isterseniz şöyle yapayım. Sürekli öneri getirmektense, yaşamda yapabildiklerimden örnekler vereyim. Çalışma alanım çocuklar ve bu çalışmaları Beykoz Vakfı sanat merkezinde yapıyorum. İsterseniz çalışmalarımızda ne tür prensipler oluşturmaya çalıştığımdan bahsedelim. Uygulamalara birlikte karar verdiğimizden ve uyma ya da uymama gibi değerlendirmenin ’Fikir tartışması’ şeklinde oluştuğundan anlatımıma ‘Ben’ değil, ‘Biz’ şeklinde devam edeceğim. Öncelikle geliş gidiş saatlerimizde düzen uyguluyor ve buna herkesin uymasını istiyoruz. Bu düzenimizi anlatırken de yaşamda hiç kimseyi bekletmeye hakkımız olmadığını anlatıp, biz özen gösterirsek başkalarının da bize özen göstermesi gerektiğinin böylece öğrenilebileceğinden bahsediyoruz. Zaman zaman minik görevler verip bunların yapılmasını istiyoruz. Buradaki amacımız görev bilincini oluşturmak. Nasıl yapıldığını eksik ya da fazla yapılmış olmasından ziyade samimiyete önem veriyoruz. Bu görevler araştırma, inceleme yazma, ezberleme gibi hayatımıza katkısı olabilecek her konuyu kapsıyor. Hiçbir mazereti kabul etmiyoruz. Mazeretlerin kendimize saygımızı kaybettirdiğini anlatıp, mazeretlere sığınıp hatta içinde boğulmaktansa yapmadım, yapmak istemedim, çok ilgimi çekmedi… İtirafının doğru değil ama daha samimi olabileceğini anlatıyoruz. Hayata dair prensipler oluşturabilmek adına (saplantılar değil) yapmamız gereken bir görevi yaparken başka bir görevi ihmal etmememiz gerektiğini anlatıyoruz. Örneğin bu gün spor yapamayacağım çünkü yarın yazılım var söyleminin iyi bir şey uğruna başka iyi olaydan parça koparmak demek olduğunu ve doğrusunun her ikisini de yapmak olduğunu belki biraz uykudan birazda dinlenmeden alınabilecek zamanın her ikisine de yetebileceğini konuşuyoruz. Çalışmaya gelemeyeceğim Arkadaşımın doğum günü var, gelmezsem çok üzülüp küseceğini söyledi. Bu yaklaşımının hayatın programlanmasının bizim elimizde olması gerektiğini ama dostlarımızın bizi tercih yapmak zorunda bırakmasının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini konuşuyoruz. Tabii ki anlayış gösterilecek durumlar olacaktır ancak bunlar basiti içermemelidir. Hastalık kabul edilebilir ama hasta olmamak için çaba sarf edilmelidir. Örnekler uzayıp gidebilir ve tartışılabilir de ancak temel düşüncemiz genç insanın mazeretlere boğulup kaçışlar yaşaması en temel tarifiyle kendisine haksızlıktır. Bu haksızlık alışkanlığa dönüşürse kendine saygısızlığa doğru yolculuğu başlatabilir. Sonrası tüm olumlu hareketlerin yerini basitlere bırakması anlamına gelecektir. İşte gerçek hareket noktası bence budur. Yetişmekte olan insanın önüne basit değil önemli ve düzgün örnekler konmalı hatta düzgünler arasından seçme şansı tanınmalıdır. Bu arada en önemli örneğin ebeveyn olduğu unutulmamalıdır. Toplumu oluşturan her birey, yani hepimiz sorumluyuz. Beykoz Olay gazetesinde yayınlanan yazımın linki http://www.beykozolay.net/birlikte-emek-vermeliyiz.html ..............................................
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |