| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Vedat SINMAZ... DUNDANAKON KUŞLARIEnlemi, boylamına karışmış, yüzölçümü dokuz bin karışmış, bir ülke varmış galaksilerin ortasında bir yerde. Neresi mi? Ne bileyim ben neresi? Siz de fazla bilmeyin her şeyi... DUNDANAKON KUŞLARI Enlemi, boylamına karışmış, yüzölçümü dokuz bin karışmış, bir ülke varmış galaksilerin ortasında bir yerde. Neresi mi? Ne bileyim ben neresi? Siz de fazla bilmeyin her şeyi. Neyse sadede gelelim. Bu ülkede, her ülke gibi ileri demokrasi varmış. Yalnız, demokrasi fazla ileriymiş, beş ileri bir geri gibi. Yok ya, karıştırdım. O,otomobillerdeydi galiba? Neyse, bu demokrasi; beş ileri, bir geri ilerlerken demokrasinin direksiyonuna “bay baş” adında birini geçirmişler. Bay baş,”Dediğim dedik, çaldığım düdük” Dermiş, başka bir şey demezmiş. Ülkedeki herkesin de kendi düdüğünü çalmasını istermiş. Farklı düdüklerden farklı sesler çıkması bay baş’ı rahatsız edermiş. Hemen ferman yayınlamış.”Ülkedeki bütün düdüklerin sesi kesilecek! Benim düdüğümden başka düdük ötmeyecek! Çatlak ses istemiyorum! Çatlak ses çıkarsa demokrasi detone olur” Diye… Caaaart!.. Anında bütün sesler kesilmiş. Arada birkaç tane çatlak ses kalmış. Kurmayları toplantı yapıp bay baş’a rapor sunmuşlar: -Efendim, bazı çatlak sesleri susturamadık. Ne yapsak fayda etmiyor. Cırt, cırt düdük çalıyorlar. -Para teklif edin. -Ettik. Yemiyorlar. -Düdüklerini satın alın o zaman. -Satmıyorlar. -Kırın düdüklerini. Atın hepsini içeri! -Efendim, atalım da, düdük çalmak suç değil ki. Neyle suçlayıp da atalım içeri? -Dundanakon örgütüne üye olmaktan. _Dundanakon? Pardon efendim, böyle bir örgüt yok ki? -Nerden biliyorsun olmadığını? Sen de mi dundanakon örgütündensin yoksa? -Haşa efendim, ne haddime? Yalnız, efendim bu düdük çalan dundanakoncu’ların suçsuz olduğu meydana çıkarsa biz madara olmaz mıyız halkın gözünde? -Dundanakoncu’lar derdini anlatıncaya kadar biz Üsküdar’ı geçeriz. Yine bizim düdüğümüz öter galaksi semalarında. Böyle işte. Bütün dundanakoncu’ları içeri tıkmışlar. Ülkede ses soluk kesilmiş. Hapishaneler tıka basa dolmuş. Dolmuş ta taşmış. Yeni yeni cezaevleri yapılmış. Bu kadar cezaevinin yanı sıra okul filan da yapalım mı? Diye de düşünen olmamış. Zaten onların galaksilerinde Gülben Ergen yokmuş ki, kim yapacak okulu? Bay baş’ın keyfine diyecek yokmuş. Bir ara gökyüzündeki kuşlara takılmış. Kuşlar kendi kafalarına göre cikleyip duruyormuş. Bay baş’ın düdüğünü çalmıyorlarmış. Bay baş sinirlenmiş. Yerden bir taş alıp kuşlara doğru fırlatmış. Taş yükselmiş, yükselmiş, havada belli bir ivme kazandıktan sonra hızla alçalarak toprağa düşmüş. İşte, o an bay baş kendini düşünmüş. Bu kadar can yakıp yükseldikten sonra kendi düşüşünü düşünmüş. Zaten kuşların cıvıltılarını da susturamamış. Bay baş sinirinden hop oturup, hop kalkarken, kuşlar gökyüzünde özgürlük türküleri söyleyip uçmaya devam ediyorlarmış. O kuşlar ki ne bay başlar görmüşler hayatlarında. Hiçbiri kuşların türkülerini kesememiş. Kuşlar da biliyormuş hiçbir diktatörün gökyüzüne hakim olamıyacağını. Peki ya, dundanakon suçlamasından içeri düşenler ne yapmış? Ne yapacaklar ki? Beklemişler bizleri bir anlayan çıkar, sesimizi bir duyan olur diye. Yok be abi. Ortalık bay baş’ın düdük sesinden inliyormuş. O kadar düdük sesinin içinden sesleri duyulmaz olmuş. Zaten duyanlar da duymamazlıktan geliyorlarmış. Kim bilir belki? Belki yıllar sonra duyulur sesleri? Tıpkı onlardan önce öten özgürlük kuşlarının sesleri yıllar sonra duyulduğu gibi… Vedat SINMAZ
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |