Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

ZENGİNLEŞTİKÇE FAKİRLEŞTİK Mİ NE? Vedat SINMAZ

ZENGİNLEŞTİKÇE FAKİRLEŞTİK Mİ NE? Vedat SINMAZ

Tarih 28 Aralık 2013, 19:48 Editör

Zenginleştikçe fakirleşmek!

Ve öldükten sonra ardında bir yudum sevgi bırakamamak!

Bana,böyle zenginlik verme ya rabbim. Çiçeklerimle,böceklerimle,etrafımda her türlü riyadan uzak yürekleri sevgi dolu dostlarımın yanından ayırma beni.

Sanırım en büyük zenginlik bu olsa gerek?



     ZENGİNLEŞTİKÇE FAKİRLEŞTİK Mİ NE?

“Çocuktum ufacıktım,top oynadım acıktım.” Diye başlardı maniler. O günleri hayal meyal anımsamaya çalışıyorum.Okul yıllarım,mahalledeki oyun arkadaşlarım,tanıdıklarım tanımadıklarımla geçirdiğim koca bir mazi.

Hani o şarkıdaki gibi “ Sazlarım vardı,ırmaklarım vardı,çakıl taşlarım vardı benim” Sazlarım,ırmaklarım yoktu ama,telden yaptığımız arabalar vardı. Dışarı bağımlı değildik.Yüzde yüz yerli sermaye,yüzde yüz kendi imalatımızdı. Çöplerin içinden bulduğumuz  demir tellerini, eğer  büker, tekerlek yapardık. Yine el becerisiyle biraz daha büyük çemberle direksiyonu monte edip,direksiyonun altına ucunda incir topuzu olan vitesimizi de takınca arabamız  bitmiş olurdu.

Sokak oyunlarımız vardı, çelik çomaklarımız vardı, taa ki birileri çelik çomağımıza çomak sokana kadar mutluyduk.Fakirdik ama zengindik. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz imal ederdik,bozulunca da kendimiz onarırdık. Hem zekamızı hem de el becerimizi geliştirirdik. Bu beceri okul hayatımıza da yansırdı. Problem çözme yeteneğimiz gelişir,başımıza bir olumsuzluk geldiğinde dünyanın sonu olduğunu düşünmezdik. Beynimizi geliştirip sorunların üstesinden gelirdik.

Zengin fakir ayrımı yoktu. Hepimiz aynı mahallede otururduk.Aynı okula giderdik.Tek renk,siyah ya da mavi önlüklerimiz vardı.Öyle dersaneler,kolejler,özel okullar filan yoktu. Okullarımızda yine bugünkü gibi üzerinde “U.S.A”  Yazan Amerikan sütleri vardı. İçmezdik. İçmek istemezdik. Tadı bir tuaftı,kokusu midemizi bulandırırdı.Ne hikmetse bu Amerika’nın sütüne alışamadık. İ çmemek için var gücümüzle direnirdik.  O zamanlar #süt ( diren süt) Diye sloganlar da yoktu. Allahtan sütçü İbrahim amca imdadımıza yetişir,mis gibi koyun kokulu kendi öz sütümüzü zuladan içerdik. Öğretmenlerimiz de sevmezdi Amerikan sütünü. Zaten Amerika’nın hiç bir şeyini sevemedik kovboylarından başka.

Sonra hızla büyüdük. Büyüme hızımıza paralel bir şekilde teknoloji de hızla gelişti. Telden arabalarımız yerlerini pilli arabalara bıraktı.Pilli arabaların saltanatı da uzun sürmedi elektronik arabalar,uzaktan kumandalı arabalar onların yerini aldı.

Bizler büyümeye devam ediyorduk. Telden arabalarımızı unutmuştuk. Elektronik oyuncaklarımız  ikide bir arıza yapıyordu. Bozulanı atıp yenisini aldırıyorduk. Çünkü onarımları imkansızdı.

İşte ayrışmalar bundan sonra başladı. Telden arabalara para ödemiyorduk. Ve aramızdaki ekonomik farklılıklar göze batmıyordu. Ekonomik durumu güçlü olan aileler her şeyin yenisini alıyordu. Çoğunluğumuz  sabit  gelirli olduğundan  telden arabalarımızın telleri elimizde kaldı. Zaten bir süre sonra da bu sidik yarışından zorunlu olarak vazgeçtik. Rekabet gücümüz sınırlıydı.

Büyüdük,büyüdük, koca koca adamlar olduk.Yıllar geçtikçe yaşam standartımız yükseldi. Para kazanmaya başladık. Paramız oldu ama gençliğimizi  ve sağlığımızı yitirdik. Eskiyen her şeyi attık.Yerine yenilerini aldık. Onarma yeteneğimizi,el becerimizi kaybettik. Tüketim çılgınlığının içinde kendimiz de eriyip gittik. Teknolojiyi yakalayalım diye ne olduğunu bilmediğimiz bir tembelliğin içinde bulduk kendimizi. El becerilerimizin yerini bilgisayarlar aldı. Herşey otomasyona bağlandı. Üretme ve iş yapabilme enerjimizi yitirdik. İnsanlıktan çıkıp makineleştik.

Zengin arkadaşlarımız daha da zenginleşti. Zaten muhitlerimizi de terk ettiler. Korumalı,güvenlikli,havuzlu,çayırlı çimenli villalara yerleştiler.Okulları,hastaneleri.gittikleri cafeler farklılaştı. Zengin olduklarını sanıp,kendilerini  Çin seddiyle çevrili malikanelerine kapattılar. Dünyayla ilişkileri kesildi. Ya da o ortamdan gözüken dar bir bakış açısıyla dünyaya bakmaya çalıştılar. Gördükleri,görebildikleri kadardı. Zenginleştiklerini sanıp,farkında olmadan fakilreştiler.

Arada bir çok samimi olduklarımız,malikanerine davet ettiler. Gittiğimizde sitenin kapısında güvenlik kameraları,pitbull köpekleri, iri yarı kulaklarında kulaklık,ellerinde telsiz suratsız güvenlik görevlileri karşıladı;

-Hayırdır kime geldiniz?

-Falancaya geldik.

-Tanıyor musunuz?

-E,herhalde yani. Tanımasak ne işimiz var burada?

-Kendilerinin ziyaretinizden haberi var mıydı?

-Yaaa…Sıktın be kardeşim! Bırak da geçelim,işimiz gücümüz var.

-Yok öyle yooook.

Hey Allahım yarabbim aldık mı başımıza iş?

-Hele bir dur ya kardeşim.

- Kimliklerinizi alabilir miyim?

-Ne kimliği ya?  Millet Habur’dan bile kimliksiz geçiyor. Gümrük kapısından mı  geçiyoruz? Git işine ya.

-Efendim lütfen zorluk çıkarmayın. Kimliklerinizi görmek zorundayım.

-Efendim,burada oturanlar seçkin elit kişiler.Her önüne gelen giremez bu siteye.

-Hadi yaaaa…

- Efendim.varlıklı insan bunlar.

-Bu varlıklı insanların neleri var*

-Para  bunlarda efendim.Paraları var.

-Paradan başka neleri var? Yani, eşleri dostları sevenleri anlamında.

-Zenginlerin dostları olmaz efendim. Ya rakipleri vardır, ya da işbirlikçi ortakları. Evet, lütfen kimliklerinizi göreyim.

-Haydi, diyelim ki gördün. Sonra ne olacak?

-Sonra, falancaya bildireceğim. Bu kişiler geldi. Bilginiz ve izniniz var mı diye.

-Eeeee,sonraaa….

-Sonra,bu  x-ray cihazından geçeceksiniz.

-Yok kardeşim yok. Ne Şam’ın şekeri,ne arabın yüzü. Biz vazgeçtik. Hadi eyvallkah.

Böyle işte. Daha kafadan 1-0 mağlup başlamaktansa,hiç gitmemek daha iyi.

Zenginliği yakalayım derken,eşini dostunu kaybetmekten büyük fakirlik var mı?

Onlar ve biz, iki ayrı dünyanın bireyleriyiz artık.

Onlar,otobüslere binemez,çay ocağından mis kokulu tomurcuk çay içemez. Yanında gevrek simit yiyemez. Onlar,pazardan ıspanağın yeşilini seçemez.Pazarcının  bağırışlarını duyamaz.

Onlar kapalı devre bir hayatın içinde sırça köşklerinde  her türlü samimiyetten yoksun bir hayat yaşamaya  şartlanmışlardır.

Ekmekleri,erzakları,her türlü ihtiyaçları ayaklarına kadar geldiği halde bir sıcak bir gülümsemeden uzak bu esaret hayatını yaşamaya mahkumdurlar.

Zenginleştikçe fakirleşmek!

Ve öldükten sonra ardında bir yudum sevgi  bırakamamak!

Bana,böyle zenginlik verme ya rabbim. Çiçeklerimle,böceklerimle,etrafımda  her türlü riyadan uzak yürekleri sevgi dolu dostlarımın yanından ayırma beni.

Sanırım en büyük zenginlik bu olsa gerek?

Sevgiyle kalın,sevgisiz kalmayın.Zenginleştikçe fakirleşmeyin olur mu?

 

Vedat SINMAZ
Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Vedat SINMAZ

SEVİYE... Vedat SINMAZ

SEVİYE... Vedat SINMAZ ...ben hiçbir oyuna kötü demem. Diyemem de... Çünkü büyük bir emek,özveri,aylarca süren provalar ve iki saat boyunc...

Tavuk... Vedat SINMAZ

Tavuk...    Vedat SINMAZ Demin de söyledim ya, bizde kümes içi demokrasi var. Horoz horozluğunu, tavuk tavukluğunu, piliç piliçliğini, civci...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi