| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Allah Görüyor... Vedat SINMAZAkıllı olun kardeşlerim. Benim otomobil fabrikalarım, inşaat şirketlerim boş mu duracak? Milleti borçlandırırız, taksitle otomobil de alırlar, ev de alırlar. Aldıkları otomobile akaryakıtı, lastiği, yedek parçayı da sizin şirketlerinizden alırlar. İnşaatlara da kum, çimento, demiri sizin şirketleriniz satar. Hep beraber kazanırız... ALLAH GÖRÜYOR Ülkelerin ülkesi bir ülkede hummalı seçim çalışmaları başlar. Siyasi partiler ölümüne bir yarış içindedirler. Milletvekili aday adayları titizlikle seçiliyor, halkın sevdiği sanatçılar, üst düzey bürokratlar, gazeteciler, magazinsel boyutu öne çıkan işadamları siyasi parti yöneticileri tarafından kapış kapış kapılıyordu. Eeee… Kolay iş değildi koca ülkeyi yönetmek. İşin ucunda büyük rant vardı. İş sıkı tutulmalı, hiçbir yerden açık vermeyecek politikalar üretilip, halkın sevgisi ve güveni kazanılmalıydı. Murtaza Bey de, işin farkındaydı. Bu büyük pastadan alabileceği en büyük payı almalıydı. Zaten, mevcut siyasi partiler oldukça eski ve bilindik simalardan oluşmaktaydı. Halkın büyük kesimi de bunlardan sıkılıp bunalmış, yeni ve yenilikçi bir lider arayışındaydı. Murtaza Bey, tarihi yeniden yazmalı, ses getirecek projeler üretmeliydi. Çevresi oldukça geniş, sevilen sayılan ünlü işadamlarından biriydi... Kurmaylarıyla birlikte gece gündüz planlar programlar üretip, yoğun ve stresli bir çalışma aşamasına girmişti. Yine bu yoğun çalışma temposu içinde toplantı esnasında kurmaylarına dönüp, -Beyler, önce partimize bir isim bulalım. Önerisi olan var mı? -Var efendim. Demokrasi Partisi olsun. Murtaza Bey’in kaşları çatılır, masaya olanca gücüyle vurarak, -Olmaaazzzz..! Demokrasi Partisi olmaz! Mümkün değil. -Hayırdır, neden olmaz efendim? -Bu millete demokrasi lazım değil ki. İş lazım, aş lazım, eş lazım, ev lazım, otomobil lazım. -Efendim, haklısınız da, millet poposuna don alamıyor. Evi, eşi, otomobili nasıl alacak? Hem, halk demokrasi sancısı çekiyor. Demokrasi özlemiyle yanıp tutuşuyor. Mevcut iktidarın baskılı yönetiminden illallah dedi millet. Biz bir demokrasi lafı edelim, ratingleri sallar sallar, ortalığı kasıp kavururuz. Rakiplerimize nal toplatırız. Murtaza Bey, gülümseyerek; -Akıllı olun kardeşlerim. Benim otomobil fabrikalarım, inşaat şirketlerim boş mu duracak? Milleti borçlandırırız, taksitle otomobil de alırlar, ev de alırlar. Aldıkları otomobile akaryakıtı, lastiği, yedek parçayı da sizin şirketlerinizden alırlar. İnşaatlara da kum, çimento, demiri sizin şirketleriniz satar. Hep beraber kazanırız. Haaa… Demokrasiye gelince, o kolay canlarım. Demokrasiyi de Amerika’dan ithal ederiz. İstedikleri demokrasi olsun. Ondan kolay ne var? -Aman efendim, Amerikan demokrasisi bize uyar mı? -Hössst! Bunu duymamış olayım. Bugüne kadar Amerika’dan ne getirdiler de bize uymadı? Demokrasi mi uymayacak? -Efendim, kültürlerimiz, dilimiz, dinimiz, hayata bakışımız Amerika ile çork farklı. Oldukça zor bir uyum süreci yaşayabiliriz. Onların yaşam tarzı halkımıza uymayabilir. -Sorun etmeyin. Uymazsa uydururuz. Bugüne kadar her uydurulan uydu. Demokrasi mi uymayacak? -Haklısınız efendim. Ama yine de partimizin başına ya da kıçına bir demokrasi kelimesi iliştirelim. Örneğin, Hakiki Demokrasi Partisi olabilir. - Olamaz! O,İsmi karşı sokakta kurulan parti kullanmış. Başka bir demokrasili isim bulun. -Öz Demokrasi Partisi. -Yuh! Otobüs yazıhanesine çevirdiniz demokrasiyi. Hakiki, öz… ne oluyoruz ya? -Hah, buldum! Demokratik İş Partisi. -Demokratiği anladık da efendim, iş partisi olur mu? -Niye olmaz? İş Bankası var da, iş partisi niye olmaz? Hem amblemi de ne güzel, D.İ.P. -Evet efendim. D.İ.P’e oy verin, zenginliğin dibini görün. Sloganımız da bu olmalı. -Anlaşıldı beyler. Partimizin adında anlaştık. Ratinglere bakıyor musunuz? Ratingler ne alemde? -Efendim, rakiplerimizle kafa kafaya gidiyoruz. Halkın ilgisini çekecek, sevgisini kazanacak bir şeyler yapmamız lazım. -İyiiii…. Yapın o zaman. Makarna, yağ filan dağıtın. -Efendim, o yöntemler eskidi, sıradanlaştı. Halk, reel bir şeyler istiyor. Halkın büyük bölümü işsiz. Yeni projeler üretmeliyiz. Elle tutulur sözler vermeliyiz. -İyi o zaman, kapı, kapı dolaşıp, her aileye iş, aş sözü verin. -Efendim, onbeş milyon işsiz var. Hangi birine iş,aş verelim? -Geri zekâlılar! Ben, size millete iş, aş verin demedim. Söz verin dedim. -Efendim, bir de bizim milletimiz inançlı insanları sever. Arasıra camilerde boy göstermemiz lazım. -Ben, hayatımda camiye gitmedim ki. -Gideceğiz efendim. Gideceğiz, hep beraber gideceğiz. Halkla iç içe olacağız. Onlara, onlardan biri olduğumuzu hissettireceğiz. -Tamam. Bu Cuma saladan önce şehrin en kalabalık merkez camiinde avluda buluşalım. Namazın ardından halka akide şekeri dağıtalım. Baklava dağıtalım. Cuma, saladan önce buluşurlar. Halkla tokalaşıp, hal hatır sorarlar. Murtaza Bey, Arada bir kurmaylarına dönüp, dönüp, -Gördü mü bizi halk? -Gördü efendim, gördü. - Kaç kişi gördü? -Efendim, bütün cemaat gördü. Namazı kılarlar. Namazın peşinden baklavalar dağıtılıp, hediyeler verilir. Cemaat hemen dağılmak üzereyken Murtaza Bey Arkadaşlarına seslenir, -Haydi, öbür camiye de gidelim. -Ne yapacağız efendim öbür camide? -Geri zekâlı, camide ne yapılır? Namaz kılacağız elbette. -Efendim. Cumayı yeni kıldık. Allah kabul etsin. -Olsun, orda da bir daha kılarız. -Efendim, iki sefer üst üste Cuma kılınmaz. -Kazasını kılarız. - Efendim, cumanın kazası olmaz. -Senden de siyasetçi olmaz. Takıl peşime. Boş, boş konuşup durma! -Ratingler nasıldı ama? Bütün ilçe gördü değil mi bizi camide? -Gördü efendim, gördü.Hep birlikte öbür caminin yolunu tutarlar, avluda abdest tazeleyip, namaza dururlar. Cami cemaati çoktan dağılıp, çevredeki çay ocağı ve kahvehanelerde çaylarını içmekteyken bu yirmi, otuz kişilik gurup dikkatlerini çeker. Meraklanıp sorarlar namaz bitince, -Hayırdır. beyler,ne yapıyorsunuz burada? -Namaz kılıyoruz efendim. -Allah kabul etsin de, namaz vakti geçti beyim. -Aman, sakın başkanımız Murtaza Bey duymasın bu sözlerinizi. -Niye ki? -Aman efendim, Murtaza Bey, beş vaktine beş katar. Kafasını seccadeden kaldırmaz. -Vaay bee! Ne mübarek adammış. Helal olsun. Kalabalığı kaçırmak istemeyen Murtaza Bey, hepsine çay kahve ısmarlar. Halkın gönlünü ve duasını alır. Artık, ayrılık vakti gelmişti. Millet de dağılıp işine gücüne koşmuştu. “ Ne mübarek adamlar varmış” Diyorlardı Murtaza Bey’in arkasından. Murtaza Bey, kalabalığa propogandasını yapmanın mutluluğu ve huzuru içinde ilçeyi terk ederken kurmaylarına soruyordu, -Büyük iş başardık. Ratinglere baktınız mı? -Efendim ratingler tavanda. -Bütün cemaat bizi gördü. Hatta tüm ilçe bizi gördü? Herkes bizi gördü. Görmeyen kalmadı değil mi? - Kalmadı efendim kalmadı da, yalnız bir cumayı iki sefer kılmanın vebalini nasıl ödeyeceğiz? -Amaaaaan… Herkes camide bizi gördü işte! Tüm cemaatin sevgisini kazandık. Halkın sevgisini kazandık. Tüm oylar cebimizde sayılır. Hem aynı namazı iki sefer kıldığımızı kim biliyor? Kim görmüş ki? Kurmaylardan biri boynunu bükerek, -Allah görüyor, efendim. Allah görüyor… Vedat SINMAZ
-
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |