| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Help Please... Vedat SINMAZGenlerimizde mi vardır nedir? Yardımlaşma alışkanlığımızdan yıllardır vazgeçemedik. 1950’lerde Amerikan yardımı, daha düne kadar IMF yardımı, kazanmadan harcama alışkanlığımız, bir çaba göstermeden başkalarının bizim adımıza çaba göstermesi beklentilerimiz HELP PLEASE (LÜTFEN YARDIM) Genlerimizde mi vardır nedir? Yardımlaşma alışkanlığımızdan yıllardır vazgeçemedik. 1950’lerde Amerikan yardımı, daha düne kadar IMF yardımı, kazanmadan harcama alışkanlığımız, bir çaba göstermeden başkalarının bizim adımıza çaba göstermesi beklentilerimiz, işte Anayasa Mahkemesi başkanı, işte barolar birliği başkanı devamı da var… Biz oturup deve kuşu gibi başımızı kuma gömeceğiz,sosyal medyadan klavye kahramanlığı yapacağız,birileri çıkacak bizim adımıza elini taşın altına koyacak,” Vay beeee..! Helal olsun adama. Amma güzel konuştu he.” Diyeceğiz. Aralardaki bu marjinal çıkışlar saman alevi gibi yanıp sönecek, ve bizler yine yerimizde sayacağız. Yeni yardımlar, yeni çıkışlar bekleyeceğiz. Yargılamıyorum, eleştirmiyorum. Eskiden de böyleydik, şimdi de böyleyiz. Güçlü kimse, otorite kimden yanaysa biz hep ondan yana olduk. Dalından kopan yaprak misali rüzgarın yönüne göre savrulduk durduk. Sözü yardımdan açtık ya bir kere, nerden başlayalım? Hayatımızın her aşamasında yardım var. Türbeye gidersin, kapıda yardım sandıkları, ne bir, ne iki, ne üç… Sürüsüne bereket mübarek… Hani merak edip sorarsın, -Bu yardım nereye yapılıyor? -Efendim, aşağı yaylacık köyüne cami yaptırıyoruz oraya yolluyoruz. -Pardon ya! Aşağı yaylacık köyü nerde? -Sinop’un otuz kilometre kuzeyinde, Ayancık’a varmadan iki dağ arasındaki yamacın dibindeki köy. -Te ordan buraya mı geldiniz yardım için? Yani aşağı yukarı dört yüz kilometre. Buraya kadar yer mi yoktu? -Aman beyim, sevaptır işte. Biz de hayrına yapıyoruz bu işi. Allah yardımlarınızı kabul etsin. -Hımmm… Peki, bu cami inşaatının bir projesi ya da inşaat resmi var mı yanınızda? -Var. -Bakabilir miyim? -Buyur beyim. -Allah, Allah… Bu ne ya? Burada cami yok. Cami nerde kardeşim? Bu resim boş çayırlık… -Allah’ın izniyle, sizin mübarek yardımlarınızla temel atacağız beyim. -Ben nasıl inanabilirim ki size? -Yardımlarınız karşılığında makbuz veriyoruz beyim. - Her matbaada bu tür makbuzlar basılabilir. Hem, ben her gelişimde sizi burada görüyorum. Sizin belli bir işiniz gücünüz yok mu? Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? -Hiiiç… Biz de yardımlarla geçiniyoruz işte. -Hani bir kar amacınız yoktu? Hayır için yapıyordunuz bu işi? -Bize yardım da hayırdır beyim. Allah indinde sadakadır. -Cami inşaatı tezgah yani? -Öyle deme beyim çarpılırsın, şirke girersin. Böyle sürer gider işte. Vakti zamanında yurt dışındaki gurbetçi işçilerimizin yardımlarının ünlü bir fenerde gittiği gibi… Laftan, lafa atlıyorum. Geçen gün eli ayağı düzgün, giyimi temiz bir kızcağız çay bahçesinde oturduğum masama geldi, usulca eğilerek, -Merhaba -Merhaba. Hayırdır? -Hayır efendim, hayır. -Ne hayırı anlamadım? -Efendim ben Soma’dan geliyorum. Şehit madenci aileleri için yardım kampanyamız var. Katkıda bulunmak ister misiniz? -Siz, Soma’dan geliyorsunuz… -Evet efendim. -Yardım için… -Evet -Kızım, sen benimle dalga mı geçiyorsun? -Rica ederim efendim. Ne münasebet? -Git işine Allah’ını seversen. Maden kazası olalı daha yarım saat oldu. Ne çabuk haber aldın? Ne çabuk örgütlendin ve ne çabuk İstanbul’a geldin? Uçtun mu? Cin misin sen? Işık hızıyla mı geldin? Yalanın sonu yok. Yardımın da sonu yok. Gerçi devlet de bu işe el attı. Soma için banka hesapları filan verildi basına. Yıllar önce İzmit depreminde de aynı duyarlılığı göstermiştik ulusça. Evimizdeki aşımızın yarısını, cebimizdeki paranın yarısını depremzedelere bağışlamıştık. Helali hoş olsun lafı bile edilmez. Amaaaaa… Yıllar sonra bu yardımlarımızın nereye gittiğini sorduğumuzda duble yollara, otobanlara harcandığını öğrendik. Şimdiki yardımlarla da, Kanal İstanbul projesi biter elhamdülillah. Düdükleyen düdükleyene… Ne yapalım kaderimiz bu? Somali’ye yardım, Suriye’ye yardım, Mısır’a yardım, Libya’ya yardım. Yardım da yardım…. Hangi birine yetişelim? Maaşın tümünü dağıtsan yetmez… Meryem Ana’nın kaldığı varsayılan eve gidersin (Selçuk/İzmir) Daha kapıda ayakbastı parası. Ya da görevlilerle gereksiz polemikler, -Bu parayı vermeye mecbur muyuz? -Efendim herkes veriyor. -Ya, herkesten bana ne? Yasal bir dayanağınız var mı? -Efendim bu parayı biz almıyoruz. -Peki, kim alıyor? -Selçuk Belediyesine gidiyor. Belediye de buranın bakımı için kullanıyor. -Peki, burası ibadethane değil mi? -Evet efendim. -Müzeyse, ilgili kurum makbuz keser, ama ibadethaneyse para olmaması lazım. -Efendim, biz emir kuluyuz para almadan içeri alamayız. Hadi orası bir derece de, ya Mevlana’ya ne demeli? Evet, yanlışlık yok. Mevlana Hazretlerine de giriş paralı. Yani, ister putperest ol, ister Mecusi ol, istersen bin kere tövbeni bozmuş ol yine gel. Ama cebinde on kaadın yoksa gelme. Böyle işte. Bu kadar yardım muhabbetinden sonra Allah rızası için bana da bir yardım. Yok, yok… Kimseden parasal maddi bir beklentim yok. Sadece manevi yardım istiyorum. İster psikolojik destek, ister sosyolojik destek. Yoksa kafayı sıyıracağım. Eh, alışmışız birilerini sırtımızda taşımaya, onların da rahatları yerindeki hallerinden hiç şikâyetleri yok. Bizde bu duygusallık varken, bu iyi niyet, saflık varken daha da sürer gider bu işler, Ömür biter yardım bitmez. Ne diyeyim? HELP PLEASE! (Türkçe söyledik olmadı.) Vedat SINMAZ
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |