Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

SİZ İSTANBUL'LU MUSUNUZ?... Vedat SINMAZ

SİZ İSTANBUL'LU MUSUNUZ?... Vedat SINMAZ

Tarih 19 Şubat 2012, 16:03 Editör

Karlı bir kış sabahı vurduk yine yollara. Şuraya mı, buraya mı diye bir amacımız yoktu. Daha doğrusu kendimizi noktasal bir hedefe koşullandırmadan özgürlüğe doğru yollara çıktık. Belki içimizdeki çocuğu bulmaktı amacımız, belki de hiç amacımız yoktu. Kim bilir?



                      SİZ İSTANBUL’LU MUSUNUZ?

Karlı bir kış sabahı vurduk yine yollara. Şuraya mı, buraya mı diye bir amacımız yoktu. Daha doğrusu kendimizi noktasal bir hedefe koşullandırmadan özgürlüğe doğru yollara çıktık. Belki içimizdeki çocuğu bulmaktı amacımız, belki de hiç amacımız yoktu. Kim bilir?

Yola çıkmadan önce yetkililer televizyonlarda bas bas bağırıyorlardı “ Zincirsiz yola çıkmayın!” Diye. Oysa biz içimizdeki zincirleri kıralı yıllar olmuştu. Belki de öyle sanıyorduk? Otobana çıktığımızda anladık ki içimizdeki zincirleri kıran sadece biz değilmişiz. Kamyonlar..!  Kamyonları hesaba katmamışız. Hepsi sol şeridi işgal etmiş. Git gidebilirsen? Bir de derler ki “ Türk solu can çekişiyor” Hiç de öyle değil. Kamyoncuların alayı en keskin devrimciymiş. Demek ki Türk solu artık kamyonculardan soruluyor.

Maşukiye’ye vardığımızda çocuklar gibi şendik. Hepsi organik ürünlerden seçilmiş nefis bir kahvaltı bizi bekliyordu. Çatalımızı zeytine batırıp, çayımızdan bir yudum çekmiştik ki, müthiş bir fren sesi ve “Daaat!” Diye öten kornayla irkildik. Önce İsrafil’in sur’u öttü kıyamet kopuyor filan sandık. Sonra, kafamızı çevirdiğimizde İstanbul plakalı bir aracın park ettiğini görüp rahatladık.

Bu esnada kış uykusundan uykuları kaçan iki ayı, rutin yürüyüşlerini yapmaktaydı. Acı fren sesiyle havalı kornanın gürültüsünden ürküp, utançlarından yüzleri kızararak inlerine doğru geri döndüler. Kim bilir, belki de insanoğlunun bu davranışı karşısında ayılıklarından utanıp, yürüyüşten vazgeçmişlerdir.

Hayvancıkları kendi haline bırakıp insancıklara takılmadan edemedim. Yıldırım gibi gelen dört kişilik mütevazı bir araca on dört kişinin nasıl sığdığını matematikçilere bırakıyorum. Diğer olaya biz bakalım… Aracı da tam restoranın kapısının önüne sıfır bir açıyla bırakıp, patır, patır döküldüler

-Hooop! Biz geldik. Selamın aleyküm.

-Hoş geldiniz efendim. Buyrun.

-İyi…biz içeri geçiyoruz.Arabaya göz kulak olun haaa..!

-İlgileniriz efendim. Siz içeri buyurun. Keyfinize bakın.

-Biz İstanbul’dan geliyoruz haa!

-Belli oluyor efendim.

Adam, yanındakilere dönerek,

-Bakın, belli oluyormuş. İstanbullu olmak bir ayrıcalıktır. Nasıl da anladılar İstanbullu olduğumuzu?

İstanbullular, içeri geçip, tam masalarına oturmuşlardı ki, bir başka İstanbul plakalı araç belirdi. Bu, biraz daha sakin ve sessiz biçimde geldi. Park alanında onca yer varken, birkaç olağanüstü manevrayla yaya kaldırımına çıkıp park etti. Bu gurup, diğerlerinden farklıydı. En azından dört kişilik araçta dört yolcu vardı. İlk önce arabanın küllüğünü çıkarıp, sıgara izmaritlerini bahçedeki çiçeklerin içine döktüler. Sonra da araçtan çöp poşetlerini çıkarıp, iki metre yanlarındaki çöp kovasına üçlük atmayı denediler. Şut yüzdeleri düşüktü. Poşetlerden ikisi potaya girerken, biri çember dışına düştü.

Kazasız belasız kahvaltımızı bitirip, yeniden yollara düştüğümüzde de, durum hep aynıydı. Yine sol şeritte koca bir kamyon, önündeki aracın tamponuna nerdeyse yaslanacak kadar yaklaşıp o meşhur havalı kornasıyla terör estiriyordu. Öndeki aracı süren zavallı bayanın korku dolu anları kamyoncuya büyük bir zevk veriyordu. Belki de bu tip insanlar böyle tatmin oluyor?

Bilmiyorum. Bir yerde bir yanlış var da nerde? İnanın bilmiyorum. Hızlı tren deneme seferini yaparken yitirilen kırk bir canın ardından bu vahşet zaman aşımıyla kapatılıyorsa, mahalle arasında oynayan çocuklar, kapağı açık unutulan kanal kapaklarından içine düşüp can verdiğinde “Kör müymüş? Önüne baksaymış.” deniliyorsa, insan hayatı bu kadar ucuzsa ve insanlarımız bu kadar duyarsızsa ben hiçbir şey bilmiyorum. Ve susma hakkımı kullanıyorum.

Elbette çevremden kopuk yaşayamam. İnsanın, insana ve çevresine saygısının yitirildiği bir ortamda zaman zaman ben de kendimi sorguluyorum.

Ben İstanbullu muyum?

                                                                                           Vedat SINMAZ


Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Vedat SINMAZ

SEVİYE... Vedat SINMAZ

SEVİYE... Vedat SINMAZ ...ben hiçbir oyuna kötü demem. Diyemem de... Çünkü büyük bir emek,özveri,aylarca süren provalar ve iki saat boyunc...

Tavuk... Vedat SINMAZ

Tavuk...    Vedat SINMAZ Demin de söyledim ya, bizde kümes içi demokrasi var. Horoz horozluğunu, tavuk tavukluğunu, piliç piliçliğini, civci...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi