| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Büyük mağazadan al dolabı... Vedat SINMAZGüneşli bir bahar sabahı, sekiz kilometre iki yüz elli üç metrelik keyifli bir yolculuktan sonra carr'lı alışveriş merkezinin kutsal topraklarına ulaştık. Yürüyen merdivenleri yürüyerek aştıktan sonra ev dekorasyon standının reyonlarını gezmeye başladık. Güneşli bir bahar sabahı, sekiz kilometre iki yüz elli üç metrelik keyifli bir yolculuktan sonra carr’lı alışveriş merkezinin kutsal topraklarına ulaştık. Yürüyen merdivenleri yürüyerek aştıktan sonra ev dekorasyon standının reyonlarını gezmeye başladık. Amacımız güzel bir gardırop almaktı aldık da… Hatta iki dolap birden… Buraya kadar her şey yolundaydı. Ne zaman ki iş dolapları kurma aşamasına geldi, çuvallamaya başladık. Aslında işimizi kolaylaştırmak amacıyla bir de plan vermişlerdi dolaplarla birlikte… Plana soldan sağa doğru bakıyorum, Eyfel kulesi, sağdan sola doğru bakıyorum, Mısır piramitleri, ters çevirip bakıyorum, jeniffer… Hangi Jeniffer mi? Bizim Jeniffer ya, hani Lopez olan. O da çok vefasız çıktı. Taaa oralardan kalk buralara konser vermeye gel, bize uğramadan git. Çok kırıldım. Bu Jeniffer de nerden çıktı ya? Haaa… Buldum buldum… Resimden çıktı. Resim nerden çıktı? Resim de dolaptan çıktı. Tavuk, yumurta hesabı… Uzun ve yorucu uğraşların ardından birinci dolabın iki duvarını monte edebildik. Üçüncü bölmeyi koyacağız denk gelmiyor bir türlü. Zorla denk getiriyoruz bu sefer de dolaba değil, Pizza kulesine benzeyen bir şey ortaya çıktı. Karnımız da iyice acıkmıştı. Pizza (Pisa olduğunu biliyorum..) kulesine benzeyen dolap bize pizzayı çağrıştırdı. Hemen pizzaların siparişini verdik. Bir de kampanyaları varmış, yarım saat içinde gelmezse bedavaymış. Biz dolabı filan bıraktık, dakikaları saymaya başladık. Bedava pizzanın tadını çıkarmaya otuzüç saniye kala kapı çalındı ve pizzalar geldi. Yine hevesimiz kursağımızda kaldı. Seve seve parayı ödedik tabi ki… Kaldığımız yerden devam etmeye başladık. Aslında o kadar da zor değilmiş. Parçalar azaldıkça dolap şekillenmeye başladı. Kalın parçaları monte etmek için akıllı vidalar koymuş üretici firma. Yalnız akıllı vidaların aklından şüpheliyim. Bastırınca ,” Çaat!” Diye kırılıyor. Bastırmayınca da gitmiyor. Patinaj yapan arabalar gibi Yerinde sayıyor mübarek. Üretici firma da sağ olsun insan ilaç için bir tane fazla vida koyar. Nerdeeee…? Her şey kılı kılına milimetrik… Bir tane bile yedek bir şey yok! Vida bitti, dolap bitmedi! Başlarım böyle işin içine. Neyse ki çevremiz nalbur dükkanlarıyla dolu. Saatler gecenin karanlığına inat hızla ilerliyordu, biz daha birinci dolabın yarısını tamamlayamamıştık. Artık kan ter içinde kalıp elden ayaktan da düşmüştük. Bana yardım eden yeğenime gözüm ilişti. Baktım, dolapla alakası yok. Almış eline bir felsefe kitabı dalmış derinlere gidiyor. Zaten sinirim tepeme çıkmış, o öfkeyle bağırdım; -Hoop! Napıyosun sen? -Felsefe kitabı okuyorum amca. -Görüyorum da, felsefe kitabı ne alaka? -Belki dolabın kuruluş felsefesi hakkında bilgi alırım diye düşündüm amca. -Hay senin felsefene… Hadi bırak da yardım et biraz. Felsefeyi bıraktık. Kanımızın son damlasına kadar verdiğimiz uğraşın ardından birinci dolabın montajı bittiğinde, saatler gecenin üçünü gösteriyordu. Yorulmuştuk ama başarmıştık. Daha doğrusu başardığımızı sanmıştık. Başaramamışız… Lanet dolabın kapısı kapanıyor, çekmecesi açılmıyor. Çekmece açılıyor, bu sefer de kapısı kapanmıyor. Tam Aziz Nesin’lik olduk mu? Gözlerimizde ikişer damla yaş, yüreğimizde derin bir telaş,”Tanrım ben nerde yanlış yaptım?” Şarkısını mırıldanıyorduk ki birden çalan zil sesiyle irkildik. Tamam dedik ayvayı yedik. Komşular şikayete geldi herhalde? Neyse ki,gelen yabancı değil, Sinan Akbaşak’tı. Zor günlerimizin problem çözücü terminatörü gelmişti. İçimizden derin bir “Oh” Çektik. Çektiğimize de değdi hani… Aslında bize bir şey sormadı. Sadece kapıdan girerken gülümseyişini ve sıcak bir “Merhaba” Deyişini duyduk. Eline çekici aldı, dolabın üstüne “ Bammm!” Diye bir vurdu. Bir de, yan tarafına vurdu. Aaaa… Olacak iş değil, dolap şıkır şıkır çalışmaya başladı. Bizler şaşkınlık içinde bunu nasıl başardığını sorduğumuzda, hafif bir tebessümle “ Sadece nereye vuracağımı biliyordum” Dedi. Olur da yolunuz yapı marketlerden birine düşer, bir şeyler almaya kalkarsınız, aman yanında mutlaka bir mimar, bir mühendis, bir inşaat ustası, bir iç dekorasyon uzmanı almayı unutmayın. Belki bizim kadar şanslı olmayabilirsiniz? Eeee… Ne de olsa her mahallede bir SİNAN AKBAŞAK yok!
Vedat SINMAZ
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |