| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Başarıda Etkin Faktörler (Bölüm 1) İskender GÜRDÖLGerek yurt içi gerekse de yurt dışı sportif müsabakalarından sonra ortaya çıkan sonuçlar; Türkiye de sporcuların gene llikle yeterli üst düzey verimliliğe ulaşmakta zorlandıklarını ortaya koymaktadır. Bu görüntü özellikle futbolda net bir şekilde görünmektedir BAŞARIDA ETKİN FAKTÖRLER İ. Gürdöl
Gerek yurt içi gerekse de yurt dışı sportif müsabakalarından sonra ortaya çıkan sonuçlar; Türkiye de sporcuların gene llikle yeterli üst düzey verimliliğe ulaşmakta zorlandıklarını ortaya koymaktadır. Bu görüntü özellikle futbolda net bir şekilde görünmektedir. Bu konudaki eksikliklerimiz özellikle Avrupa Kupalarında daha da belirginleşmektedir. Üstdüzey verimlilik dendiğinde ise bir dizi parametre akla gelmektedir.Yani “ başarıyı “ etkileyen bir çok etken bulunmaktadır. Bu etkenleri ; aerobik - anaerobik kapasitede, çabukluk, kuvvet, kuvvette devamlılık, hız, dayanıklılık, zihinsel – psikolojik – sosyolojik yapı, teknik yeterlilik ve taktik olarak sıralayabiliriz.
Aerobik kapasite dendiğinde; kısaca havadan alınan oksijenin kullanılarak enerji oluşumunun sağlanması kastedilmektedir. Uzun süreli etkinlikler için geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapasite doğru çalışmayla arttırılabilir. Anaerobik kapasite de ise; bazı etkinliler çok kısa sürmektedir. Bu durumda alınan oksijen dokularda enerji oluşumunu oluşturacak zamanı bulamamaktadır. Bu nedenle kasların içinde bulunan ATP ve CP denilen enzimler enerji oluşumunu sağlamaktadır. Örneğin bir 100 metre yarışında bu sistem kullanılmaktadır. Çünkü, dışarıdan alınan oksijenin enerji oluşturması için yaklaşık 20 saniye ye ihtiyaç vardır. Ama, 100 metre koşusu 10 saniye gibi bir sürede bitmektedir. O halde 20 saniyenin altındaki süreler için anaerobik kapasitenin geliştirilmesi gerekmektedir. Şayet bu gelişim iyi sağlanamazsa “ laktik asit “ denilen ve kaslarda erken yorgunluğa yol açan bir maddenin üretimi fazlalaşır. Anaerobik kapasite de geliştirilebilir özelliklere sahiptir. Bu iki enerji oluşum fonksiyonu spor dallarına göre değişiklik gösterir. Mesela, futbolda % 60-70 aerobik sisteme gereksinim olurken, bir 100 metre koşucusunda ise; bu oran % 80 anaerobik, % 20 aerobikdir. Keza her spor dalı için bu oranlar değişiklik göstermektedir. İşte futbolcuların son anda topa düzgün vurabilecek güçlerinin kalıp kalmaması bu kapasitelerin gelişmişliğine bağlıdır. Bu da, doğru antrenman plan ve programının yapılmasına bağlıdır.
Bir sporcuyu verimliliğini artırarak başarıya ulaştırabilmek için en önemli etkenlerden biri de kuvvet ve kuvvette devamlılıktır. Elit sporcular, yarışmaya yönelik çalışma yapanlar doğal koşullarla savaşırken, birde rakipleriyle boğuşmak zorundadırlar. Bu savaşımı gerektiği gibi yapabilmeleri için kas güçlerini de üst düzeyde tutmalıdırlar. Kaslardaki lif sayıları attırılamaz. Bu lifler ancak izotonik ve izometrik çalışma metotlarıyla enine ve boyuna geliştirilebilir. Dolayısıyla kaslar; kuvvet artımını ve devamlılığı sağlayacak antrenman programlarına tabi tutulmalıdır. Aksi halde sporcuların yaptıkları savaşımı kazanabilmeleri mümkün değildir.
Bu güne kadar görebildiğimiz kadarıyla sporcularımızın pek çoğunun yukarıda anlatmaya çalıştığım iki etkenden de nasiplendikleri söylenemez. Gerek ferdi, gerekse de takım sporlarında Türk sporcularının başarı grafiklerinin dengesizliği bu tür antrenmanları hakkıyla ve doğru olarak yapmadıklarını ortaya koymaktadır. Özellikle sporda ileri gitmiş ülkelerle yapılan yarışma ve maçlarda bu eksiklik kendisini fazlasıyla göstermektedir. Bu noktadan hareketle; Türkiye de “ Antrenman Bilgisi “ konusunun önemsendiğini pek söyleyemeyiz. Konu epeyce uzun olduğu için bu tür bilgilere önümüzdeki yazılarda değineceğiz. Şimdilik hoşçakalın…
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |