| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
İskender GÜRDÖL... GALATASARAY' DA NELER OLUYORSon yıllarda profesyonel futbolda kulüp gelirleri üst düzeyde artmasına karşın, kalitenin aynı oranda yükseldiği söylemek pek olası değildir... GALATASARAY’ DA NELER OLUYOR
Son yıllarda profesyonel futbolda kulüp gelirleri üst düzeyde artmasına karşın, kalitenin aynı oranda yükseldiği söylemek pek olası değildir. Üç büyük kulüp diye adlandırılan; Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray bu kalitesizliğin özellikle başını çekmektedir. Yüz bilmem kaç yıldır futbol sporunun lokomotifliğini yaptığına inanılan İstanbul’ un bu takımları 2010 – 2011 sezonunda iyice dibe vurmuş görünmektedir. Dibe vurmuşluğun en anlamlı örneğini de Galatasaray sergilemektedir. On onbeş yıl öncesine futbol adına damga vuran Sarı – Kırmızılılar nasıl olur da böylesine kötü durumlara düşebilir insanın inanası gelmiyor, gelmiyor da Avrupa şampiyonu olmuş bir takımın ne denli hatalar silsilesi içinde bu günleri yaşadığı da akıllardan çıkmıyor. Öncelikle 2000 yılındaki UEFA ve Süper Kupa şampiyonluğundan sonra bu başarı ekonomik getiriye dönüştürülemedi. Maddi kaynaklar gelişmeyince kulüp iyiden iyiye borçlanmaya başladı. Bu borçlanma her yıl katlayarak büyüdü. Yüksek miktarda kredi kullanımına başlandı. Bu kredi ve borçlarla transfer edilen oyuncular yetenek açısından beklenenden uzak kaldılar. Böylece onlarca, belki yüzlerce futbolcuya ödenen bedeller sokağa atılmış oldu. On yıllık dönem içinde elde edilen üç lig şampiyonluğu kötü gidişin perdelenmesine neden oldu. Ve, Galatasaray her geçen gün biraz daha maddi olanaksızlıklar sarmalının içine düştü. Böylesine bir çıkmaz içinde bocalayıp duran kulüp, ayrıca birde futbolcu sultasının içine düşüverdi. Teknik direktörün görevinden uzaklaştırılmasını sağlayan bir gurup oyuncu o yıl takımın tesadüfen ( rakiplerinin hediyesi sayılabilecek bir durumda ) şampiyon olması ile iyice gemi azıya alarak, bir çeşit yeniçeri ayaklanması başlattı. O zamandan beride Galatasaray da sular bir türlü durulmadı. 2009 – 2010 ve 2010 – 2011 sezonlarında da bu alışkanlığın devam ettiği görünmektedir. Örneğin; Frank Rijkaard’ ın gönderilişi de geçmişte yaşanan sahneleri hatırlatmaktadır. Rijkaard giderken bazı futbolcular tarafından oluşturulan bir takım komplo ve sabotajlardan söz etmiş ve sonra ülkesine geri döndü. Ne tesadüftür ki yerine gelen George Hagi’ nin de fazla değil bir hafta sonra aynı söylemleri dile getirmeye başlaması bizce şu anlamı taşımaktadır: Futbolcuların yönetime ve teknik adamlara karışma alışkanlığı ve gücü hala devam etmektedir. Bu durumun dışında Galatasaray Kulübünde yaşanan iki büyük sorun daha göze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi; takım kadrosu son derece yetersiz futbolcularla doludur. İkincisi ise; yönetim bazında liseli, alaylı, cemaat ilişkisi ve savaşımıdır. Yerimiz daraldığı için bu konulardaki düşüncelerimizi açıklama olanağı bulamadan yazımıza son veriyoruz. Belki ileride ayrıntılı bir şekilde bu sorunlara da değinebiliriz...
İskender GÜRDÖL
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |