Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Levent ARTÜZ... Marmara Denizi'nde kirlilik

Levent ARTÜZ... Marmara Denizi'nde kirlilik

Tarih 10 Şubat 2011, 12:42 Editör

Daha önce de belirtildiği gibi aslında Marmara Denizi gerçek bir deniz olarak değil, Karadeniz ile Akdeniz arasında bağlantıyı sağlayan Boğazlar sistemi üzerindeki bir genişleme olarak görülmelidir.

Marmara Denizi’nde kirlilik

 

Daha önce de belirtildiği gibi aslında Marmara Denizi gerçek bir deniz olarak değil, Karadeniz ile Akdeniz arasında bağlantıyı sağlayan Boğazlar sistemi üzerindeki   bir genişleme olarak görülmelidir.

Tekrarlamak gerekirse, Marmara’nın hidrografik yapısı da, burasının bir deniz'den ziyade bir haliç karakteri taşıdığını göstermektedir. Marmara Denizi’nde, normal denizlerde gözlenen ve dünyanın dönüşünden, yani koriolis gücünden kaynaklanan dairesel akıntılar yerine, doğu-batı doğrultusunda, Karadeniz’in fazlalık veren su bütçesinden kaynaklanan, düz bir yüzey akıntı sistemi ile, kıyısal topoğrafiden ve sürtünme direncinden doğan (orkoz) ters akıntılar bulunmaktadır.

Binde 18 - 20 dolayında tuzluluğa sahip Karadeniz sularını Akdeniz’e doğru taşıyan bu yüzey akıntısının altında ise, Marmara ve Karadeniz’in tuz bütçesinin gereği olarak, batı-doğu doğrultusunda bir dip akıntısı  yer almaktadır.

Bu iki akıntı,  tuzluluk, sıcaklık, oksijen içeriği, besleyici tuzlar gibi özellikleri açısından farklı iki su kütlesini Marmara’ya getirerek burada iki denizin birbiri üzerinde yer almasına neden olmuşlardır.

Düşey doğrultudaki bu iki deniz birbirinden, bu iki su kütlesinin karışımından oluşan ve bu iki denizin karışımını büyük çapta engelleyen  bir ara yüzey (interface) ile ayrılırlar.

Karadeniz'i temsil eden yüzeysel su kütlesi normal şartlar altında, dalga hareketleri, akıntının yarattığı karışım ve atmosfer ile olan direkt madde alış-verişi sonucunda, canlıların rahatlıkla yaşayabilmelerini, yumurtlama, gelişme, beslenme gibi fizyolojik gereksinimlerini karşılamaya yetecek kadar yani 5mg/l veya daha üzerindeki miktarlarda suda çözünmüş oksijene sahiptir.

Bu nedenle, üst su kütlesinin biyolojik verimi oldukça yüksektir. Buna karşın, sağlam karakterli ara yüzey (interface) ile, atmosfer ve yüzey tabakası ile iletişimi kısıtlanan Marmara dip su kütlesi, canlıların normal yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli suda çözünmüş oksijeni, Ege Denizi’nden gelen Akdeniz kökenli suların taşıdığı oksijen oranında alabilmekte, bu nedenle de bu su kütlesinin oksijen içeriği, normal yaşam koşulları için gerekli miktarın çok altında, 2mg/l dolayında kalmaktadır.

Üst su tabakalarının su sıcaklıkları, mevsimsel atmosferik koşullara bağlı olarak 6-25ºC arasında periyodik değişimler gösterirken, alt su kütlesinin sıcaklığı bütün yıl boyunca ortalama 14.2ºC dolayında kalmaktadır.

Tuzluluk açısından da aynı şey söylenebilir. Yüzey suları Karadeniz’e dökülen nehirlerin getirdiği veya bölgeye düşen yağışların miktarına bağlı olarak binde 18-25 tuzlulukta olabilirken, alt su kütlesinin tuzluluğu ortalama binde 38 dolayında bir kararlılık göstermektedir.

Bu iki düşey doğrultudaki denizin farklılıkları yalnızca bu üç faktör ile sınırlı değildir. Ancak bunlar dahi, Marmara’nın ekolojisinin ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermeye yetecek niteliktedir. Örneğin, palamut-torik (Sarda sarda), uskumru (Scomber scomber), kolyoz (Scomber japonicus), kılıç (Xiphias gladius), orkinos (Thunnus thynnus) gibi yüksek hareket yeteneğine sahip, bu nedenle de oksijen gereksinimleri fazla olan pelajik balık türlerinin, çok kısa ve zorunlu durumlar dışında ara yüzeyin altına geçmeleri olanaksızdır.


Buna karşın  belirli sıcaklıkta yaşamaları gereken canlılar, oksijen gereksinimleri elverse dahi, ara tabakayı zorunlu olmadıkça geçemezler. Her iki su kütlesini kullanabilen canlıların yaşam koşullarının geniş bir toleransa sahip olması gerekir. Bu nedenle canlılar, dar çevreli (steno-topic) veya geniş çevreli (eury-topic) olmak üzere iki gurupta toplanırlar.

Bu açıdan bakıldığında Marmara Denizi’nde yaşayan canlılar, yaşam koşulları açısında birbirinden kesin hatlar ile ayrılmış iki topluluk oluşturmaktadırlar. Bu topluluklar içersinde yaşadıkları ortam koşulları ile çok duyarlı bir denge oluşturmaktadırlar.

Bu denge o kadar hassastır ki, örneğin ilk olarak ciddi bir şekilde 06.10.1989 tarihinde Tuzla-Harem arasında gözlendiği gibi, ara yüzeyin üzerinde yaşayan

balıkların etkilenmesine neden olan kütlesel balık ölümü olayı, dipteki oksijensiz tabakanın yüzey su kütlesine karışmasının doğal bir sonucu olarak oluşmuştur.

Takip eden senelerde hava şartlarına bağlı olarak akıntı yön ve değerlerinin kısa süreli olarak değişmeleri ile, Marmara Denizi ve Boğaziçi’nde bir çok kez, bu “balıkların boğularak ölmesi” olayına rastlanmıştır.

Aslında Marmara’da bu düşük oksijen düzeyinde yaşayabilen pek çok canlı türü de bulunmaktadır. Ancak bu türler, içersinde yaşadıkları ortam koşulları ile, çok duyarlı bir denge kurmuşlardır. Bunların yaşadığı  ortama ekstra oksijen sağlanması bile, bu dengeyi bozacağından bu oksijen artışı onlar için ölümcül olacaktır.

Marmara Denizi’nde, çevresindeki hızlı ve çarpık  kentsel ve endüstriyel gelişmeler sonucunda söz konusu duyarlı denge büyük çapta bozulmuş ve halen de bozulmaya devam etmektedir. Yanlış uygulamalar, Marmara Denizi’nin ara yüzeyi altında kalan su kütlesinde, zaten limit değerlerde olan oksijen içeriğini daha da azaltacak ve buralarda canlı-ortam ilişkisini alt üst edecek boyutlara getirilmiştir.

Marmara Denizi’nde 1985 döneminden beri  ciddi boyutlara ulaşan bir ötrifikasyon olayı yaşanmaktadır. Marmara sularına bırakılan organik kökenli atıklar, bazı balık türlerinin bu su kütlesinden uzaklaşmasına veya kaybolmasına yol açmış, buna karşın organik atıklardan yararlanan ve kirli sulardan etkilenmeyen başta bazı algler olmak üzere, belirli türlerde kütlesel çoğalmalar gözlenmeye başlamıştır. Özellikle İzmit körfezinde kütlesel üreme gösteren Gracilaria türü algler, ticari anlamda toplanarak dış ülkelere satılacak ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bunların avlanması konusunda önlemler almasını gerektirecek boyutlara ulaşmıştır. Aynı boyutlarda olmamakla birlikte, Marmara’nın diğer bölgelerinde de yeşil algler  (Ulva lactuca) ve kahverengi (Phyllophora sp.) alglerde de benzer kütlesel üremeler, denizden dinlence amacı ile yararlananları rahatsız eden boyutlara ulaşmıştır.

Söz konusu etkenler ve “ortamda bulunan tür adedinin azalmasına bağlı olarak, yaşamlarını sürdürebilen türlerin fert adetlerindeki artış” sebepli biotoksin (biyolojik zehir) içeren planktonların artışı ve besin zinciri içersindeki aktif yerleri dolayısı ile, kirlenmenin etkilerinin Marmara Denizi’nde yaşayan, avlanan ve ekonomik anlamda değerlendirilen suürünlerinde de rastlanmış oluşu, bu konuda da ciddi önlemlerin alınmasını gerektirmiştir. Bu çerçevede Marmara Denizi’nden istihsali yapılan tüm çift kabukluların (bivalv) AB üyesi ülkeler tarafından ithali, 90'lı senelerin sonlarından beri fiilen yasaklanmış durumdadır.

Kendine özgü hidrografik ve ekolojik özelliklere sahip olan Marmara Denizi ve Boğazları sistemi, söz konusu farklılıklar tamamen göz ardı edilerek, kısa denebilecek bir zaman dilimi içersinde, ciddi bir kirlenme yükü ile karşı karşıya bırakılmıştır. Özellikle hiç bir arıtmaya tabi tutulmaksızın deşarjı yapılan atıklar, zaten ayrıştırma kapasitesi çok düşük olan bu su kütlesinde, geçen zaman içersinde ölçüm aletlerine bile gerek kalmayacak şekilde, beş duyumuzla bile algılayabileceğimiz bir düzeye ulaşmıştır.

Bu çerçeve içersinde Marmara Denizi’nin kirlenmesinin tarihsel gelişimine de kısaca değinmekte yarar görüyorum.

                                     DEVAMI İÇİN tıklayınız

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

M.Levent ARTÜZ

Sıfır atık!... M Levent Artüz

Sıfır atık!...  M Levent Artüz Medyada dolaşan bir kısa görsel seyrettim. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazırlamış.

Uyanık Kardeşler... M.Levent ARTÜZ

Uyanık Kardeşler... M.Levent ARTÜZ Marmara Denizi’ne İstanbul’un atıkları basılırken bunun hiç bir etkisinin olmayacağı, Marmara’nın eskisinden de mav...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi