Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

İzmit Körfezi Balık Ölümleri... M. Levent Artüz

İzmit Körfezi Balık Ölümleri... M. Levent Artüz

Tarih 09 Kasım 2015, 15:29 Editör

Yaklaşık 1.5 aydır İzmit Körfezi’nde balık ölümleri yaşandığını basından takip ediyoruz...




İzmit Körfezi Balık Ölümleri

 

Yaklaşık 1.5 aydır İzmit Körfezi’nde balık ölümleri yaşandığını basından takip ediyoruz.

Sonunda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin konuya açıklık getirmek üzere bir açıklama yaptığını, yine basından öğrendik.

Bu yazılı açıklamaya göre; Deniz suyundaki oksijen seviyesinde azalma olmadığı, balık ölümlerinin çevre kirliliğinden kaynaklanmadığı, balık ölümlerinin deniz suyu seviyesinde meydana gelen yükselme ve alçalma sonucunda meydana geldiği bildirildi.

Biz de bu açıklama ile balık ölümlerinin sebebini öğrenmiş olduk.

Tabii ki bu açıklamanın bazı soruları da beraberinde getirdiğini kabul etmek gerek.

Kanımca konuyu tam anlamı ile açıklığa kavuşturabilmek için deniz suyu seviye değişimlerinin bu konu bağlamında mutlaka irdelenmesi gerekli.

İsterseniz bir bakalım, deniz suyu seviye değişimleri ne imiş!

 

Deniz suyu seviye değişimlerini iki ana gurup altında irdelemek gerekir; bunlardan birincisi uzun süreli seviye değişimleri ikincisi ise kısa süreli seviye değişimleri olarak sınıflandırılabilir.

Birinci gurup sanırım konumuzun dışında kalmaktadır.

Örneğin, Efes antik kentinin limanı, halen denizden bir hayli uzakta bulunmakta, Kaş'ta Likyalılara ait lahitler ve şehir kalıntıları deniz içerisine gömülmüş durumda bulunmaktadır.

Boğaziçinde de eski deniz kıyılarının karakteristik, hafif eğimli taraçalarını görebiliriz. Zira suyun karalar ile buluştuğu kıta sahanlığında erozyon, yığışım ve taşınma süreçleri düzgün taraçalar ve sahanlıklar oluşturur. Bu taraçaların en yenileri 5000–6000l önceki dönemlere aittir ve bu günkü deniz seviyesinin 5 m üzerinde oluşmuşlardır.

Türkiye dışından da pek çok örnek verilebilir. Örneğin, Ren ve Nil nehirlerinin ağzında su altında kalmış şehir kalıntıları, Napoli Körfezinde insan eli ile yapılmış pek çok eserin su altında kalmış örneklerine rastlanmaktadır.

Kıyıda yer alan karasal materyalin hava erozyonuna direnç gösterecek kadar sert olduğu yerlerde, suyun göreceli seviyesinin daha yüksek olduğu dönemlere ilişkin, eski taraçaların izlerine rastlanır.

Burada göreceli deyimi üzerinde durmak gerekir. Genellikle bir bölgede kıyı hattında meydana gelmiş olan seviye değişimlerinin, suyun seviyesinin yükselmesi ile mi yoksa karanın alçalmasından mı ileri geldiğini kestirmek zordur.

Bu nedenle, kıyı hattındaki alçalma ve yükselmelerin, inceleme anındaki konumu göreceli seviye olarak nitelenir.

Saptanabilen şey, karaların deniz seviyesine göre, belirgin şekilde alçalıp yükselmiş olmasıdır. Karaları çevreleyen deniz dibi topografyasının incelenmesi, örneklerini Karadeniz kıta sahanlığımızda da sıkça görebildiğimiz gibi, su altında kalmış eski taraçalar ve eski nehir yataklarının yer aldığını ortaya koymaktadır.

Konumuza dönecek olursak sanırım bu tür seviye değişimleri söz konusu açıklamada kast edilmemiş olsa gerektir…

 

İkinci gurup, yani kısa süreli seviye değişimleri ise; deniz seviyesinde bazı bölgelerde günlük yaşamı etkileyen seviye değişimleri şeklinde gözlenmektedir. Bu değişimleri yaratan faktörlerin en ilginç olanı, özellikle etkisini açık denizlerde gösteren gel-git olaylarıdır.

Deniz seviyesinde periyodik aralıklarla değişim yaratan bu olayları insanoğlu çok eski zamanlardan beri gözlemiş, ölçmüş ve ay fazları ile olan ilişkisini saptamıştır. Hatta bu gözlemler insanların oşinografiye ilk katkıları olarak nitelendirilebilir.

Gel-git'in incelenmesi ve önceden kestirilebilmesi yönünde ilk defa 18.YY da ortaya atılan modern teoriler, 20. YY da hassas elektronik aletlerin kullanılması ile geliştirilmiştir.

Gel-git, deniz seviyesinin günde bir veya iki defa ritmik olarak yükseliş ve alçalışıdır. Başka bir deyimle gel-git, 12 saat 25 dakika süreli ve dünya çevresinin yarısı kadar (yaklaşık 23.300 km) dalga boyuna sahip bir dalga hareketidir.

Pek çok deniz alanlarında ya tek gel (yükseliş) ve git (alçalış), başka bir deyimle diurnal (günlük) gel-git veya daha sık rastlandığı şekilde iki alçalma ve iki yükselme periyodu, yani semidiurnal (yarım günlük) gel-git gözlenir.

Gel-git hareketleri denizlerimizde de görülmekle beraber dikkat çekici seviyelerde olmamaktadır.

Konu da sanırım basit bir gel-git hareketi ile açıklanamayacak şartlara sahiptir. Ayrıca, bu güne kadar herhangi bir yerde doğal gel-git durumuna bağlı bir balık-deniz canlıları ölümü rapor edilmemiştir. Eğer öyle olmuş olsaydı, gel-git mesafeleri kimi zaman kilometrelerce ifade edilen okyanuslara kıyısı olan bölgelerde bu güne kadar balık ve deniz canlıları yok olmuş olurdu. Örneğin Fundy Körfezi gibi bazı bölgelerde fark 20 m'yi bulmaktadır. Bu gibi olağan üstü gel-git farkları, oluşum bölgesinin geometrik ve topografik özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Ancak, Marmara Denizi özelinde, Karadeniz ile Marmara Denizi’nin lehine,  ortalama 25–35 cm kadar olan seviye farkı, Boğaziçi’nde zaman zaman 3–4 deniz mili hıza kadar ulaşabilen yüzey akıntısının başlıca nedeni olarak bilinmektedir.

Başka bir deyimle Karadeniz Marmara Denizi’nden daha yüksek bir seviyeye sahiptir. Bu ortalama seviye Karadeniz’e ulaşan akarsular ve yağışlar ile artarken, bu etkenlerin miktarındaki azalma ile azalır. Bu nedenle Karadeniz’e su sağlayan karasal alanlarda, kış koşullarında kar ve buz şeklinde tutulan sular seviyenin düşmesine, buna karşın özellikle ilkbahar döneminde bunların erimesi ile en üst düzeye çıkmaktadır.

Bu da özellikle Marmara Denizi genelinde ilkbahar döneminde göreceli su seviyesi yükselmesine, kış döneminde ise yine göreceli bir su seviyesi düşmesine sebep olmaktadır. Ancak bu döngü binlerce seneden beri rutin olarak sürmektedir ve herhangi bir balık-deniz canlısı ölümüne sebep olmamıştır.

Bir diğer kısa süreli seviye farkı yaratan etmen de şiddetli rüzgâr hareketleridir. Örneğin, kuvvetli lodos ile Üsküdar-Sarayburnu bölümünde yine göreceli su seviyesinin yükseldiği, bu hatta seyahat edenlerce gayet iyi bilinmektedir. Bu doğal durumun da balık veya diğer deniz canlılarının ölümüne sebep olabileceği ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca oluşumundan beri İzmit Körfezi’nde su seviyesi, lodos ile yükselmiş poyraz ile düşmüştür ve bu döngü süregelecektir.

Bu bilgiler ışığında bu ikinci guruba dâhil seviye değişimlerinin de konu dışı kalması gerekmektedir.

Bu güne kadar hiç olmamış, herkesin gözünden kaçmış, dünyada bir ilk olan ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından tespit edilmiş böyle bir doğa olayına mutlaka önem verilmesi gerekmektedir.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi beyanına göre suda çözünmüş oksijen seviyesinin düşmediği, kirlilik olgusuna rastlanmadığı, bunun yanı sıra; tesadüfen 1.5 ay önce Kurbağalıdere’nin Marmara Denizi’ne boşaltılan atıklarının etkilemediği, tüm çevre yerleşim ve sanayinin atıklarının hiçbir arıtmaya tabi olmaksızın “derin deniz deşarjı” adı altında boşaltıldığı bir su kütlesinde, içinde yaşayan ve bütün bu olumsuzluklarla baş edebilen canlıları öldürebilecek “deniz suyu seviyesinde meydana gelen yükselme ve alçalma” olayının mutlaka incelenmesi gerekmektedir.

Peki, o zaman bilinmeyen başka bir su seviye değişimi şekli daha mı bulunmaktadır?

Evet, aslında burada sözünü etmemiz gereken konu, denizdeki balık ölümlerine sebep olduğu iddia edilen seviye düşüklüğü değil, sürekli gözlem ve veri üretimi konusundaki acizliğimize bağlı “kulp bulmadaki” seviye düşüklüğümüzdür.

 

    M. Levent Artüz
   07. Kasım. 2015



                                                   .................................................

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

M.Levent ARTÜZ

Sıfır atık!... M Levent Artüz

Sıfır atık!...  M Levent Artüz Medyada dolaşan bir kısa görsel seyrettim. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazırlamış.

Uyanık Kardeşler... M.Levent ARTÜZ

Uyanık Kardeşler... M.Levent ARTÜZ Marmara Denizi’ne İstanbul’un atıkları basılırken bunun hiç bir etkisinin olmayacağı, Marmara’nın eskisinden de mav...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi