| ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
İzmit Körfezi Balık Ölümleri 2... M. Levent ARTÜZİzmit körfezinde meydana gelen balık ve deniz canlılarının ölümlerinin sanırım 2. kısmı 18 Ocak 2015 NTV MSNBC haberi (*) ile gün yüzüne çıkmaya başlamış oluyor... İzmit Körfezi Balık Ölümleri 2
İzmit körfezinde meydana gelen balık ve deniz canlılarının ölümlerinin sanırım 2. kısmı 18 Ocak 2015 NTV MSNBC haberi (*) ile gün yüzüne çıkmaya başlamış oluyor. Söz konusu haberden öğrendiğimiz kadarı ile durumu; “İl Çevre Müdürü Mahmut Akyol yaptığı açıklamada, denizin dip katmanlarında oluşan hidrojensülfür gazının, şiddetli lodosun etkisiyle hareketlenip yüzeye çıktığını, bunun sonucunda da balıkların havasız kalarak karaya vurduğunu söyledi. Çevre Bakanlığı’nca da, İzmit Körfezi’ndeki balık ölümlerinin gerçekleşmesinde “Marmara Denizi’ndeki hidrojen sülfür tabakasının mevsimsel akıntılar nedeniyle İzmit Körfezi’ne itelenmesi ve yüzeye çıkmasından kaynaklandığı”; “Bu doğa olayına çok az rastlandığına işaret eden Akyol, “Rüzgarın etkisiyle dip katmanlarda hareketlenen hidrojensülfür gazı, Marmara Denizi’nden hızlı bir akıntı hareketiyle İzmit Körfezi’ne ilerlemiş ve balıkları derin şoka sokmuştur. Bu tamamen biyokimyasal bir olaydır”; “Akyol, güneybatıdan esen lodosun etkisini kaybetmesiyle durumun normale döndüğünü” öğreniyoruz. Beyanda belirtildiği gibi Marmara Denizi alt su kütlesinden körfez yönüne bir hareketlenmenin olabilmesi için “lodos” değil “poyraz” yönlü rüzgârın esmesi gerekir. Yani körfezin dibinden ağzına doğru esecek bir rüzgâr üst su tabakasını körfezin ağzına doğru sürükleyecek, boşalan alanı da daha derinde bulunan sular dolduracaktır. Yani bu durum “batılı” rüzgârların esmesi ile değil, ancak “doğulu” rüzgârların esmesi ile mümkün olabilir. Kütlesel balık ölümleri yaratan bu tür upwelling olaylarına zaman zaman, Karadeniz kıyılarımızda rastlanmaktadır. Anadolu’dan karşı sahile doğru esen şiddetli güney rüzgârlarının su kütlelerini sürüklemesi sonucunda, Karadeniz’in derin sularında bulunan hidrojensülfür'lü ve soğuk sular yüzeye itilirler. Şiddetli kuzey rüzgârları sonucunda Rusya sahillerinde de gözlemlenen, bu olaya Rusça da "Holodnik" adı verilmektedir. Ancak hidrojensülfür Karadeniz’in doğal yapısında bulunmaktadır. Peki, hidrojensülfür Marmara Denizi’nde ne aramaktadır. Hem de öyle az buz değil, “dip katmanlardan hareketlenip, İzmit Körfezini etkileyecek” miktarda! İl Çevre Müdürü Sayın Mahmut Akyol bu hidrojensülfür’ün nasıl oluştuğunu, arıtmaksızın “derin deniz deşarjı” adı altında Marmara Denizi alt su kütlesine basılan atıkların bu “hidrojensülfür” ile ilgisini açıklama lütfunda bulunurlarsa, biz de resmi bir makam tarafından bilgilendirilmiş oluruz. *** Yine aynı habere göre TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Naci Görür’e göre ölümlerin “şiddetli rüzgara bağlı su kolonunun terslenmesi sonucu meydana geldiğini” öğreniyoruz(!). Naci Görür hoca hiç alınmasın, herhalde ben de ölümlerin “fay hattının yavşaması sonucu” olduğu yönünde fikir beyan etseydim, sanırım aşağıda yazacaklarıma eşdeğer düşüncelere kapılırdı. Naci hoca demiş ki; “Körfez’de su kolonundaki alt-üst olma neticesinde bir oksijen fakirleşmesi söz konusu olmuştur. Bu tür terslenmelerde toplu canlı imhası da çok bilinen, yaygın bir olaydır”. Burada belirtilen eğer konvergens-divergens akıntılar (yani dikey ve düşey akıntılar) ise, İzmit Körfezi çanağının bu durumu oluşturacak topoğrafik - jeomorfolojik yapıya sahip olmadığını bilenlerin başında sanırım kendisi gelir. Aynı şekilde su kolonundan kasıt eğer “su kütlesi” kavramı ise; Marmara Denizi iki tabakalı yapısında, çok büyük yoğunluk farkları dolayısı ile Karadeniz ve Akdeniz kökenli su kütlelerinin yer değiştirmesi söz konusu bile olamaz (**). Bu salata yaparken aynı kaba konan limon ile zeytinyağın yer değiştirdiğini veya karıştığını sanmak gibidir. İkinci önemli unsur beyanatın ilerleyen safhalarından öğrendiğimiz “Akdeniz kökenli oksijen bakımından fakir tuzlu su yüzeye çıktığı. Normalde 7 veya 9 miligram/litre olması gereken oksijen miktarının bugün (ölçüm yapılan gün) için 3-4 miligram/litre düzeyinde olduğu” durum, yine aynı beyanatın takip eden cümlesindeki “bu oksijen değerinin deniz yüzeyinden 1 metre alta inildiği zaman 0.5 miligram/litreye düştüğünün” belirtildiği ölçüm ile çelişmektedir. Eğer bir an için “terslenmenin” olduğunu düşünecek olursak, yani az oksijenli su kütlesinin yukarıda, çok oksijenli su kütlesinin aşağıda olduğunu kabul edecek olursak, doğal olarak yüzeyden aşağıya indikçe suda çözünmüş oksijen değerlerinin yükselmesi gerekir, düşmesi değil. Bu durumda ölüm, pelajik yani su kolonunun üst tabakalarında yaşayan canlılarda gözlenecektir, bentik yani dipte yaşayan canlılarda değil. Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim İzmit Körfezi genelinde yüzey tabakalarda 7 veya 9 miligram/litre suda çözünmüş oksijen değerleri ancak kış aylarında, su sıcaklığının 11˚C ve altında olduğu durumlarda gözlenmektedir. Eğer ki belirtilen ölçüm değerleri doğru ise; yüzeyde 3-4 mg/l, 1 m derinlikte 0.5 mg/l suda çözünmüş oksijen değeri mevcut ise; yine belirtilen tuzluluk değerleri esas alındığında, sıcaklık/tuzluluk/yoğunluğa bağlı derinlik projeksiyonu sonucu 1.75 cm derinlikten sonra oksijen değerinin sıfır olması gerekir ki, bu bile ölümleri oluşturacak başlı başına bir sebeptir. Ancak olayın yaşandığı dönemde İzmit Körfezi’nde ortalama yüzey suyu sıcaklıklarının 18-20˚C olduğu varsayılacak olursa, bu teorilerin de olamayacağı gerçeğine varılacaktır. Her ne kadar Naci Hoca “Körfez’de yaşanan bu olay nedeniyle endişelenmeye gerek olmadığını”, “Bu tür terslenmelerde toplu canlı imhasının çok bilinen, yaygın bir olay olduğunu” belirtmiş olsa da, ben yine de kendisinden bu konunun bir “terslenme (***)” olarak algılamamasını rica ederim, çünkü konu çok önemli. Naci Hocanın “Körfez’de yaşanan toplu halde balık ölümlerinin halkı endişelendirdiği, belirli bir bilimsel araştırmaya veya deneye gerek duyulmadan, halkı sakinleştirmek amacıyla bazı beyanlar verildiği, bu beyanların genellikle doğru olmadığı ve bu nedenle halk arasındaki inandırıcılığını yitirdiğini; böyle olunca tabii ki hurafelerin de doğrudan doğruya ön plana çıktığı, genellikle bunu depreme bağlama eğiliminin arttığı” saptamalarına canı gönülden katıldığımı da belirtmek isterim.
(*) http://arsiv.ntv.com.tr/news/57517.asp (9 kasım pazartesi girilmiştir) (**) Bu durum sadece daha az yoğun olan üst su kütlesinin aşırı derecede soğuyarak yoğunlaşıp alt su kütlesinin yoğunluğunu aşarak çökmesi sonucu oluşabilir. Yani bu modelde üst su kütlesinin ortalama tuzluluğu binde 28 olarak, alt su kütlesinin ortalama tuzluluğu binde 36 olarak kabul edilse, bu durumun olabilmesi için üst su kütlesinin – 5 ˚C veya daha soğuk olması gerekmektedir. Aynı şekilde tersi durumda ise alt su kütlesinin 34˚C ve üzerinde sıcaklıklara ulaşması gerekmektedir. (***) Terslenmek: (TDK) Terslenmek işi; 1. nsz Tersleme işine konu olmak Not: İtalik yazılmış kısımlar doğrudan haberden alınmış bölümlerdir. M.Levent ARTÜZ .................................................
|
İSTANBUL Hava durumu
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |