Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Erdem KOZAN... 'Meteoroloji',Arap Rüzgarı'nın kesildiğini duyurdu.

Erdem KOZAN... 'Meteoroloji',Arap Rüzgarı'nın kesildiğini duyurdu.

Tarih 02 Nisan 2011, 20:04 Editör

Tunus'la başlayan halk hareketleri dalgası kısa sürede Mısır'ı, Libya'yı ve diğer Arap ülkelerini sardı. Kaddafi henüz pes etmeye yanaşmıyor. Zeynel Abidin bin Ali ve Hüsnü Mübarek ise koltuklarını bırakmak zorunda kaldılar

“Meteoroloji, ‘Arap Rüzgârı’nın kesildiğini duyurdu.”

Tunus’la başlayan halk hareketleri dalgası kısa sürede Mısır’ı, Libya’yı ve diğer Arap ülkelerini sardı. Kaddafi henüz pes etmeye yanaşmıyor. Zeynel Abidin bin Ali ve Hüsnü Mübarek ise koltuklarını bırakmak zorunda kaldılar. Ancak onlar koltuklarını terk edene kadar ülkelerinde yaşananlar, hafızalardan kolay kolay silinmeyecektir:

Muhalifler günlerce sokaklarda, meydanlarda eylemlerini sürdürdüler. Sokağa çıkma yasağı ilan edilince bu kez de internet üzerinden eylem yapmaya, çoğalmaya devam ettiler. Eylemler sırasında yüzlerce muhalif hayatını kaybetti. Koltukları sarsılan liderler eylemcilere kurşun yağdırdı. Polis, araçlarıyla kalabalıkların içine dalarak acımasızca halkı ezdi. Mısır’daki eylemlerin odağı olan Tahrir Meydanı’nda Mübarek’e bağlı atlı birlikler halkı kılıçtan geçirdi. Libya’da da Kaddafi’nin ordusu silahlarını halka doğrulttu. Libya lideri komşusu Afrika ülkelerinden paralı askerler tutarak bir ölüm timi kurdu ve muhalif avı başlattı. Öldürülen muhaliflerin sayısının ne kadar olduğu henüz tam olarak bilinemiyor. Koalisyon güçlerinin müdahalesine rağmen Libya’da muhaliflerle Kaddafi güçleri arasındaki çatışmalar sona ermiş değil.

Tüm bu yaşananlara baktığımızda bu üç ülkede halk ne yapmıştı?

Tunus’ta, Mısır’da ve Libya’da halk, küresel güçlerin üretimi, yıllardır başlarından gitmeyen diktatörlere karşı ayaklanmıştı. Baskılara, fakir bırakılmışlığa, zulme savaş açmış; hakları ve özgürlükleri için mücadeleye girişmişti. Hangimiz diyebiliriz ki bu halk hareketi Mağrip’i yıllardır sömüren emperyalistlerle işbirliği içinde başlatıldı? Bu infial halinden faydalanmak isteyen çevrelerin dışarıdan finansal yardımlar aldıkları Wikileaks belgelerinde geçmekteydi. Ancak bunun tüm halk hareketinin ateşleyicisi olduğunu düşünmek, Tahrir Meydanı’nda alnından vurulup yatan Ömer’e, Süleyman’a ve Abdullah’a haksızlık etmek olacaktır. Libya’da da direnişçiler, koalisyon kuvvetlerinin müdahalesi sırasında: “Hiçbir batılı ülkenin yardımını istemiyoruz, yardım edecekse Türkiye etsin.” diyerek, mücadelelerinin halk iktidarını sağlamak için olduğunu ilan etmişlerdi.

Lakin halk, ne kadar yardım istemediğini ilan etse de Mağrip toprakları, üzerinde yaşayan halklara bırakılamayacak kadar değerlidir. Önce koalisyon adı altında daha sonra da NATO kisvesi altında emperyalistler, isyancı halka yardım görüntüsünde bir bir bu topraklara çörekleneceklerdir. İşte, emperyalizm böyle bir şeydir. Çıkarlarına uyduğu sürece halkın yanında yer almaktan gocunmaz. Tıpkı merhum gazeteci Uğur Mumcu’nun öldürülüşünden iki hafta önce Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde yazdığı gibi: “Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?
Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”

Zeynel Abidin bin Ali ve Hüsnü Mübarek ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar. Kaddafi’yi de aynı neticenin beklediği söyleniyor. Fakat herkesi heyecanlandıran bu ‘Arap Rüzgârı’nın esintisine kapılıp aynı ülkelerde bugün ne olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Çünkü başta bahsettiğimiz ve yücelttiğimiz o halk hareketi asıl şimdi önem arz etmektedir. Mesela, Mübarek’in ardından Mısır’da anayasa değişikliği referandumu yapıldı ve böylece geçiş sürecinin çerçevesi belirlendi. Müslüman Kardeşler dışında kalan muhalefet çevreleri, ‘devrimci gençler’ hatta Amerikancı reformcu-liberal burjuva çevrelerine dayanan Muhammed Baradey ile Amerikancı milliyetçi-reformcu çevrelere dayanan Amr Musa, referandumda ‘Hayır’ oyu vermesine karşın, % 22,8’de kaldılar. Müslüman Kardeşler ve eski rejim taraftarları % 77,2 gibi ezici bir çoğunlukla referandumdan galibiyetle çıktı.
Büyük halk hareketi ve demokrasi sürecinde yapılan referanduma katılımın % 41.19’da kaldığını unutmadan belirtmek gerekir.

Tunus’ta da bin Ali’nin gidişinden sonra göreve getirilen üç geçici hükümette de bin Ali hükümetinde yer almış isimlerin sürekli yer alması birilerinin halkın iradesinin önüne set çekmeye çalıştığının göstergesidir. Libya’da yaşananların analizi ise Mısır ve Tunus’takilerden daha kolaydır. Küresel güçlerin üretimi diktatörlerden Libya’nın başındaki Muammer Kaddafi diğerlerine göre daha inatçı çıkmıştır ve direnişini yoğun bir şekilde sürdürmektedir. İşte bu tavrı da emperyalistlerin tam da istediği tavırdır. Bu sayede ‘demokrasi ihracı’ tiyatrosu rahatça sahnelenebilecektir. Daha fazla silah satılacak, ileri teknoloji ürünü savaş makinelerinin reklamı yapılabilecek, gövde gösterisi için daha fazla olanak sağlanabilecektir. Küresel sermaye aynı zamanda kendi içindeki çekişmelerini Libya üzerinde fiiliyata dökebilecektir. Bugün yaşanan ‘Libya’ya kim müdahale edecek?’ çekişmesi tamamen bununla ilgilidir.

Tunus’tan başlayıp Mısır’a ve Libya’ya uzanan ‘Arap Rüzgârı’ başlangıcı itibariyle bir halk devrimini çağrıştırıyordu. Ancak Mağrip’te, bir nevi ‘kurtlar sofrasında’ devrim yapmak sanıldığından daha da zordur. Tahrir Meydanı’nı dolduran kalabalıklar şimdi evlerinde oturup neler olacağını bekliyorlar. Hala fakirler ve yapılan referandumda günlerce haykırdıkları talepleri karşılanmadı. Devrim denince kökten bir değişim, tam bağımsızlık ve tabii ki bu devrimin bekçisi bir halk-işçi-aydın dayanışması akla gelmektedir. Ancak Mısır ve Tunus’ta bunlardan eser olmadığı gibi ülke genelinde de sessiz bir bekleyiş hâkim. Libya’da da Kaddafi gittikten sonra aynı gelişmelerin olacağı aşikâr. Okyanus ötesinde yapılmış planlar bir bir uygulanıyor. Bu planların içinde Roma İmparatorluğu’ndan beri kolonileştirilen bu topraklardan vazgeçmek yer almıyor. Olan Tahrir Meydanı’nda alnından vurulup yatan Ömer’e, Süleyman’a ve Abdullah’a oluyor.


                                                                                                      Erdem KOZAN             

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Erdem Kozan

"Samizdat" notlar... Erdem KOZAN

Kötülük hiçbir zaman olumlanmaz. Kötü olmakla övünen karakterler sadece edebi eserlerde hayat bulurlar. İnsan için ...

Umulmadık yerde yazılan bir yazı... Erdem KOZAN

Umulmadık yerde yazılan bir yazı... Erdem KOZAN "Bu kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya, işte o geliyor önünüze bir engel olarak dikiliyor. Umulmadık yerde yarg...
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi