Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Mehmet YAVRUTÜRK... Artılar/Eksiler

Mehmet YAVRUTÜRK... Artılar/Eksiler

Tarih 11 Aralık 2010, 00:38 Editör

Tok silah sesi Savatdere'nin alçak yamaçlarında yankılandı. Yakındaki çalılıklardan panik halinde kuşlar havalandı.

Günler önceden karar vermiş, bu ana hazırlanmıştı. Sürüyü mandıraya döndürdü, karabaşa emanet etti. O işini bilir, bir tanesini bile kurda kuşa yem etmezdi...

    ARTILAR/EKSİLER

   Tok silah sesi Savatdere'nin alçak yamaçlarında yankılandı. Yakındaki çalılıklardan panik halinde kuşlar havalandı.

   Günler önceden karar vermiş, bu ana hazırlanmıştı. Sürüyü mandıraya döndürdü, karabaşa emanet etti. O işini bilir, bir tanesini bile kurda kuşa yem etmezdi. Ayakkabılarını çıkardı,  yanına koydu. Değneğini ayakkabıların üstüne bıraktı. İlk defa yanına aldığı kimliğini kontrol etti. Silahı çıkardı. Bitmek bilmeyen yazdan kalma günlerden biriydi. Son defa etrafa,ilerideki denize, gökyüzüne baktı. Sonra...!

   Eğitim koşusu yapan S.A.S Komandoları, giderken selamlaştıkları çobanı, dönüşte kanlar içersinde yatarken buldular. Jandarmaya haber verildi. Kısa bir olay yeri araştırma. Sonuç: yakın mesafe, elde ve yüzde barut izleri, tek atış; İntihar! Naaş Adli Tıbba, dosya Adalete!

   "Halbuki ne güzel başlamıştı hikaye." diyordu, Bedri Rahmi , "Sevinsin" şiirinde. Gerçekten hiç de fena başlamamıştı hikaye. Babadan kalma, hatırı sayılır büyüklükte arpa tarlası, büyükbaş, küçükbaş hayvanlar. Hali vakti yerinde hatta varlıklı sayılırdı. Çoluk çocuk merde, namerde muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorlardı. Ama bu monoton hayat ona yetmiyordu. Özellikle hasat mevsimi sonrası gittiği yakında ki başkent de gördüğü ışıltılı hayatlar onu cezbediyordu.

    Sonun da kararını verdi. Tarlayı tabanı, hayvanı sabanı sattı. Görece büyük bir kente göçtüler. Gazinoculuğa başladı. Artık ışıltılı hayata dışarıdan bakmıyor, içinde yaşıyordu. Bu tatlı hayat bir süre devam etti. Önce deprem, bir buçuk yıl sonra da tarihin en büyük ekonomik krizi vurdu. Kısa sürede elde avuçda ne varsa kaybetti. Ardından ailesi terketti. Işıltılı hayatta bir takım kötü alışkanlıklar edinmişti. Yıllar önce o muhteşem sesten dinlediği gibi : "Tek dostum içkim, sigaram" dı. Zamaneden bir başka muhteşem ses de, arabesk de olsa ne diyordu: "İçki nedir bilmezdim / Şimdi bir ayyaş oldum / Kederle, ızdırapla ben / Arkadaş oldum. ".Zaten   "Ah! Bu şarkıların gözü kör olsun" du. Hep bizim yaramıza tuz basarlardı.

    Oradan oraya savrulmaya başladı. Elinden gelen tek iş rençberlik, çobanlık. Eskiden kendi işinin efendisiydi, Artık başka efendilerin yanında ırgatlık, çobanlık yapıyordu. Sonunda son durağa; Anadolufeneri Köyüne geldi. Rıfat Kahya'nın mandırasına!

    Köye gidip gelirken uzaktan, sürünün başında görürdüm. Köyden olmadığını bilirdim ama kim olduğuyla ilgilenmek, büyük, ibretlik bir hikâyesinin olabileceği aklıma gelmezdi. Bir gün inseydim, selam verseydim, hikâyesini kendisinden dinleseydim... Anlatı mıydı? Anlatsaydı belki onun hikayesi farklı bitmezdi ama belki de bu yazı...?

    Yorulmuştu. Hem hayattan hem işten. Bu yıl sürü büyümüştü. Yapamıyordu. "Hesabı görelim. Bırakıyorum" dedi.  Kurban Bayramından sonra hesabı gördüler. Gidecek yeri olmadığından mı, yerine bakacak biri bulunana kadar mı bilinmez, bir süre daha oyalandı. Sonra..? Sonrası malum!

     Bizim biraz ötemizde, neredeyse silah sesini duyabileceğimiz bir mesafede, bir insan, kendi eliyle drama çevirdiği hayatına trajik bir şekilde son verdi. Haberiniz oldu mu? Duydunuz mu? O, tetiğe basarken, acaba siz ne yapıyordunuz? Hangi eksiklerinize yanıyor, hangi sıkıntıları şişiriyor, ne tür mutsuzluklar üretiyordunuz? Hayatınızın ışıltısı ne kadar eksikti, öyle değil mi? Sizi ışıltılara gark edecek güneşe bir türlü ulaşamıyordunuz. Eğer "akşam serinliğine denk getiremezseniz" (!) o güneşin sizi nasıl yakıp kavuracağını aklınıza bile getirmeden.

    Yeni yıla az bir zaman kaldı. Bitmek tükenmek bilmeyen eksiklerimizi, beklentilerimizi yeni yıla boca etmek için hazırız. Muhtemel hayal kırıklıklarını ve onun getireceği gerginlikleri de yedekleyerek!

    Gelin bu yıl farklı bir şey yapın.2011 Yılını eksiklerimizin peşinde koşmak yerine, elimizdekilerin tadını çıkarmaya, elimizdekilerle mutlu olmaya dönük, pozitif bir algıyla karşılayalım.

    Ne kadar sağlıklı olduğumuzu düşünelim, bizi seven, sevdiğimiz yakınlarımızın, dostlarımızın, arkadaşlarımızın ne büyük bir zenginliğimiz olduğunu hatırlayalım. Parkta ki bir ihtiyarın yalnızlığını paylaşalım; anlattıkları bizi ne kadar sıkarsa sıksın, varlığımızın onun için ne büyük bir piyango olduğunun sevincini yaşayalım. Denizde ki bir pet şişeyi -atana lanetler okumadan- alıp, çöpe atalım, yazın kızgın sıcağında sokak hayvanlarına her gün bir kap su koyalım, Kar yağarsa "hemşehrimiz" serçeler için camımızın önüne ekmek ufalayalım... Bizi, başkalarını mutlu edecek binlerce şeyden bir kaçını yapalım. Artılarımızın tadını çıkaralım

     Eksilerimiz mi?

     Boş verin. Onlar bu yıl da "eksik oluversinler."!

 

 

                                                                                                    Mehmet YAVRUTÜRK

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Mehmet YAVRUTÜRK

"ONLAR ÖLÜRKEN DE GÜLÜYORLAR" M.YAVRUTÜRK

Başlıkta ki tırnak içindeki o sözler bana ait değil. İlk duyduğumda canımı çok acıtan bu sözler "Sudaki İzler" belg...

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK Oğlunu askere uğurlayan babanın öyküsünü anlatan dost Mehmet Yavrutürk
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi