Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Mehmet YAVRUTÜRK... Atlantiği Geçip Körfezde Kaybolmak...

Mehmet YAVRUTÜRK... Atlantiği Geçip Körfezde Kaybolmak...

Tarih 27 Aralık 2010, 17:08 Editör

İdil Bayar. Daha onaltı yaşında. İsmiyle müsemma (masalsı, güzel, cennet kapısında ki melek). İzmirli. Ailenin tek çocuğu. İdil, "Gökova" teknesiyle Atlantiği aşan ekibin en genç üyesi. Okyanusu geçen en genç kızımız...

 

                ATLANTİĞİ GEÇİP, KÖRFEZ DE KAYBOLMAK

   

   İdil Bayar. Daha onaltı yaşında. İsmiyle müsemma (masalsı, güzel, cennet kapısında ki melek). İzmirli. Ailenin tek çocuğu. İdil, "Gökova" teknesiyle Atlantiği aşan ekibin en genç üyesi. Okyanusu geçen en genç kızımız.

    20.12.2010 Akşamı CNN Televizyonun da, 5N 1K programın da İdil'i izliyorum. Her cümlesinde içime bir güneş doğuyor. Yakmayan, içimi ısıtan, içimde ışıktan, güldür güldür çağlayanlar oluşturan, güneşler. Kanarya Adalarında ki Las Palmas' dan başlayıp, Karayip Denizinde ki Santa Lucia da biten ve 300 tekne içinde 72. oldukları,  oldukça zorlu yarışı yaşının çok çok üstünde bir olgunlukla anlatıyor. ""Deniz mevsime göre istikrarsızdı."  diyor. "Kimi zaman aşırı neta, kimi zaman çok dalgalıydı, Bu nedenle yapmak zorunda kaldığımız tremolalar yüzünden ( rüzgar almak için yapılan dönüşler) zaman kaybettik" diyerek kırk yıllık deniz kurdu jargonu çekiyor. "Ama yine de normalde yirmi bir, yirmi beş günde geçilen yolu,  20 gün, 10 saat, 59 dakika 41 saniyede geçtik" diyor. "Görevin neydi?" sorusuna: "Herkes her işi yapıyordu. Bugün kaptansın yarın miço. Bugün dümendesin, yarın paspas da. Ben de aynı şeyleri yaptım"  diyor. "Ne yediniz? Bol bol balık tutmuşunuzdur" sorusuna koca Atlantik geçişi için: "Evet. Beş tane balık tuttuk. " diyerek, gülüyor." Çok başarılıydık (!)" diye kendisiyle dalga geçecek kadar özgüvenli, kendinle barışık."Başka?" sorusuna :" Ne bulursak onu yedik. Son günlerde limon kabuklarını bile yedik" diyor. Hep gülerek. Denizde yanmış yüzündeki hafif çekik gözlerinin ışıltısını, inci gibi dişlerinin pırıltısını üstümüze serpiştirerek.  "Hayallerin ne? Dünyayı tekneyle dolaşmak ister misin?"  sorusuna öylesine " Bir teknem olmasını o kadar çok istiyorum ki" deyişi var, sadece bu sözü söyleyişini izlemek için mutlaka ama mutlaka o programı bir yerden bulup izleyin. Nasıl bir yüz ifadesi, tutku, vücut dili... o nasıl bir can-ı yüreklilik... Anlatılamaz! Evet, hayalleri var ama hayalperest değil, akıllı ama aklı bir karış havada değil. Başarısının farkında ama şımarık değil. "Benim başka hayallerimde var." diyor." Okulum var. Endüstri mühendisi olmak istiyorum." Denizden gelmiş ama ayakları sıkı sıkı yere basıyor. " Seni en çok mutlu eden şey ne oldu?" sorusuna "Sadun Amca'nın telefonu (Sadun Boro, Kısmet adlı küçük teknesiyle, eşi Oda, kedisi miçoyla dünya turu yapan ilk denizcimiz.), okulda ki arkadaşlarımın coşkulu karşılaması; o kadarını beklemiyordum." diyor. Arkadaşlarıyla "genç yelkenciler" ekibi kuracaklarını, yelkenin belli bir zümrenin/ sınıfın sporu olmadığını herkese göstereceklerini söylüyor. Ailesinin gururu olmanın sevincini yaşıyor. İster istemez akla ailesinin onu nasıl karşıladığı, bu başarıyı nasıl kutlayacakları geliyor... Kutlamak? Birden içimdeki güneşler birer bire sönüyor; Koca bir kara delik oluşuyor.

       Damak tadı programı yapan "kökten  gurme"  Vedat Milor' a programda şarap içti diye ceza verildiği... Başka bir kanaldaki dizide eşcinseli oynayan oyuncuyu ekrana çıkaran kanala ceza kesildiği...1 Ağutos 2008 de Konya Taşkent de,18 ölü 27 yaralıya mal olan patlamanın yaşandığı kaçak Kur'an Kursu davasında bir tek evlat acılı ailenin şikayetçi olmadığı, olamadığı ve bir tek tutuklunun bulunmadığı... Çankaya' da ki türbanlı First Lady'nin bile " Yok artık!" dediği halde oniki yaşındaki bir kızın ilkokula türbanla geldiği, okul idaresinin hiçbir şey yapamadığı, yasal protesto hakkını kullanan Üniversitelileri tekme tokat, saçından başından sürükleyen Emniyetin kılını kıpırdatmadığı, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin onca yasa, yönetmelik, kurum ve örgütleriyle oniki yaşındaki bir kızın türbanı karşısında teslim bayrağı çektiği günümüzde... İdil, ,ailesiyle,  kutlama yapmak için Kordon'da bir restauranta gitse;Onaltı yaşındaki İdil, Onsekizinden küçük olduğundan... Polis baskınına uğrayabilir, kimlik kontroluna maruz kalabilir, hakkında zabıt tutulabilir... Altı yedi yaşındaki çocukların merdiven altı kurslarda, ailelerinin gözünden uzakta, Taliban kafalı mollalarca beyinlerinin yıkanmasını görmeyen duymayan emniyet güçleri tarafından sağında oturan annesine,solunda oturan babasına tutanak karşılığı teslim(!) edilebilir...Okyanusu geçen İdil, Körfez de kaybolabilir.

      Bütün bu olup bitene  muhalefeti, medyası, her şeye maydanoz sivil toplum kuruluşları, ileri demokrasi illüyonizstleri gıkını bile çıkartmayabilir

      Bunca kanıksama, teslimiyet, acziyet karşısında;

      Bir kelime daha yazarsam... terbiyem bozulabilir!

 

 

                                                                                            Mehmet YAVRUTÜRK

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Mehmet YAVRUTÜRK

"ONLAR ÖLÜRKEN DE GÜLÜYORLAR" M.YAVRUTÜRK

Başlıkta ki tırnak içindeki o sözler bana ait değil. İlk duyduğumda canımı çok acıtan bu sözler "Sudaki İzler" belg...

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK Oğlunu askere uğurlayan babanın öyküsünü anlatan dost Mehmet Yavrutürk
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi