Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Mehmet YAVRUTÜRK... Yalnızlığa Pedal Basmak...

Mehmet YAVRUTÜRK... Yalnızlığa Pedal Basmak...

Tarih 16 Eylül 2010, 22:45 Editör

Kim bilir kaç filimde yataklarını, yemek masalarını ve hatta tatillerini köpekleriyle paylaşan insanların öykülerini izlemişizdir...

           YALNIZLIĞA PEDAL BASMAK
 
   "Futbol sadece futbol değildir" diye bir söz vardır. Bu sözden hareketle "Bisiklet sadece bisiklet değildir." diyebiliriz. Özellikle yol yarışlarında günlerce, haftalarca süren "turlar" da hem takım hem bireysel bazda olağanüstü çekişmeler yaşanır; çeşitli taktikler, stratejiler uygulanır. Takımlar (ki örneğin Fransa Bisiklet Turu'na dokuzar sporcudan oluşan yirmiiki takım katılır.) etabın profiline göre bir sporcularını "taşırlar". Ama genelde ana grubun dışında bir "kaçış grubu" oluşur. Bu kaçış grubundakilerin çeşitli amaçları olabilir. Takımlarının (ve tabii ki sponsorlarının) adını duyurmak, etapta ki zirve, sprint, combativite(mücedelecilik/savaşçılık) puanlarını almak gibi. Bu da yetmez, bu kaçış grubunun önüne "atak yapan" sporcular da çıkar. Rüzgara karşı tek başına yapılan bu ataklar son derece yorucu, yıpratıcı olmanın yanısıra dramatiktir de. Son Fransa Bisiklet Turu'n da böyle bir atak yapan sporcuyu, yayın sunucusu Caner Eler, uçsuz bucaksız bilgi dağarcığından çıkardığı Iron Maiden' ın (Irone Maiden'i bildiniz mi? Bilemedinizse bknz. "Bizde Böyle" oyunu.) "Uzun Mesafe Koşucusunun Yalnızlığı" parçasında anlatılan sporcuya benzetti. Parçayı bilmiyorum (bilsemde söylemem) ama helikopter çekiminde gördüğümüz, sanki  sonsuzluğa giden bir yolda "yalnızlığa pedal basan" tek başına bir adamın cesareti, coşkusu bu kadar hüzünlü, bu kadar destansı anlatılabilirdi.
    Burada kilit kelime olan "yalnızlık" kavramsal olarak felsefeden edebiyata, psikolojiden sosyolojiye bir yığın uzmanlık alanının paylaşamadığı (paylaşırlarsa yalnızlık olmuyor tabii) gayya kuyusu!
    "Yalnızlar" özellikle gelişmiş batı toplumlarında en geniş sosyal sınıflardan biri haline gelmiş durumda. Bu sınıf mensupları yalnızlıklarını genellikle çiçekleriyle, evde ki hayvanlarıyla paylaşan insanlar. Kim bilir kaç filimde yataklarını, yemek masalarını ve hatta tatillerini köpekleriyle paylaşan insanların öykülerini izlemişizdir. (Burada yalnızlığını köpeğiyle paylaşmanın mucidi "Atina'lı Timon'u anmadan geçmeyelim. Shakespeare'nin bu muhteşem eserini, özellikle de Sabahattin Eyuboğlu çevirisiyle olanını şiddetle tavsiye ederim.) Aşırı bireycilik, bencillik, iletişimsizlik v.s. o toplumları bu hale getirmiş. Yalnızlığı kırıyormuş gibi görünen ama aslında  fena halde pekiştiren internet çağı da üstüne tuz biber ekmiş.
     Bizim toplumumuzda durum biraz daha farklı. Hısım akrabadan, konu komşu, eş dosta yalnızlığa karşı çözüm repertuarımız geniş. Ama yine de yalnız insanlarımız sandığımızdan fazla.
     Bu noktada aklıma komedi dizilerimizden birinin (1 Kadın 1 Erkek) bir bölümü geliyor. O bölümde çiftimiz ev aramaktadır. Bir ilan ilgilerini çeker ve adrese giderler. Kapıyı bir "teyze" açar, buyur eder. Otururlar. Teyze önce birşeyler ikram eder, sonra anlatmaya başlar. Gençliğinden, ölen eşinden, yaşadıklarından, hastalıklarından... Çiftimiz nezaketlerini korumaya çalışırken, bir yandan da konuyu evin kaç oda olduğuna, fiatına getirmeye çabalarlar. Ama her ağızlarını açtıklarında "teyze" yeni birşey ikram edip, anlatmaya devam eder. Sonunda "esas oğlanın" sabrı taşar, "teyzenin" sözünü keser, evin fiatını sorar. Cevap: Ev satılık değildir. Peki ilan? Teyze ne yapsındır? Yıllardır ne arayanı ne soranı, ne geleni ne gideni vardır. Fuzuli'nin "Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge / Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı" beytinde ki bad-ı saba/sabah rüzgarı bile kapısını açmamaktadır. O da arada bir ilan verip, gelenlerle muhabbet etmekte, yalnızlığını paylaşmaktadır. Önce tepki gösteren çiftimiz "teyzenin" hikayesi karşısında üzülüp, hüzünlenirler. Kendisini sık sık ziyaret edecekleri sözü verirler.
     Görüldüğü gibi yalnızlık hüzün, hasret, kimsesizlik v.s. birçok şeyin içiçe geçtiği bir nevi "matruşkadır".
     Ozanın "Geceyi bağladım gündüze / Hasret kaldım bir iki söze" diye dile getirdiği yalnızlık çeşitlerimiz de çok. Sadece yaşlılar için değil çocuklardan başlayarak her yaş için geçerli bir "dert" yalnızlık.
     Allah uzun ömür versin, Amcam'ın bir sözü vardır: "Her şeyin zekatı vardır. Malın, paranın, sağlığın, zamanınızın" der. Siz de zamanınızın "zekatını" bir yalnızın yalnızlığını "paylaşarak" ödeyebilirsiniz. Siz bakmayın şairin "yalnızlık paylaşılmaz" dediğine. O "yalnızlığa" bir zarar vermeden de pekala paylaşabilirsiniz "yalnızlıklarını".
     Hasılı gençler, siz tabağı kaşığı hazır tutun. Çünkü bu "yalnızlık pilavı" daha çok su kaldırır. Daha çoook yalnızlık muhabbetine "pedal basarız".

 
 Mehmet Yavrutürk

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Mehmet YAVRUTÜRK

"ONLAR ÖLÜRKEN DE GÜLÜYORLAR" M.YAVRUTÜRK

Başlıkta ki tırnak içindeki o sözler bana ait değil. İlk duyduğumda canımı çok acıtan bu sözler "Sudaki İzler" belg...

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK Oğlunu askere uğurlayan babanın öyküsünü anlatan dost Mehmet Yavrutürk
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi