Gazete Tiyatroterapi
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Mehmet YAVRUTÜRK... KURBAN

Mehmet YAVRUTÜRK... KURBAN

Tarih 08 Kasım 2010, 13:13 Editör

Albert Camus'un bir sözü var; Kurban ya da cellat olmayı seçmemiz gereken bir dünyadayız....

                          KURBAN

   Albert Camus'un bir sözü var; "Kurban ya da cellat olmayı seçmemiz gereken bir dünyadayız, başka seçenek yok" diyor.(Defterler/1945)

   Marsel Proust'da "Kayıp Zamanın İzinde" adlı, yedi ciltlik, dörtbin sayfalık mufassal(1) eserinde, bütün zamanlara aynı anda dokunmaktan bahseder.

   Önümüzde kurban bayramı var. Bütün zamanlara dokunarak, kurban edilen ya da kendilerini kurban edenlerin bazılarını bir hatırlayalım; Sokrates (M.Ö 470-399): Felsefeci. Platon'un (Efletun) hocası. Ahlak felsefesinin kurucusu. İyinin, güzelin ve erdemin peşindedir. En büyük düşmanın cehalet olduğunu savunur. "Bildiğim bir şey varsa, hiç bir şey bilmediğimdir" der. Gençleri dogmatizme karşı çıkmaya, her şeyi sorgulamaya çağırır. Bu yüzden yargılanır. Ölüme mahkum edilir. Kendisine,ağlayarak "Seni suçsuz yere ölüme gönderiyorlar" diyen karısına, "Suçlu yere gönderseydiler daha mı iyiydi?"  diyecek kadar içi rahattır.

   Sokrates M.Ö 399 da baldıran zehiri içirilek... kurban edildi.

   Spartaküs (M.Ö 109-71) Eğlence için insanı hayvanla, daha da beteri insanla ölümüne dövüştüren gladyatör sistemine isyan etti. Yetmişyedi arkadaşıyla çıktığı yolda, kendilerine katılan yüzbinlerle, köleliğe ve yoksulluğa karşı büyük bir ayaklanma başlattı. İki yıl boyunca Roma İmparatorluğu'na kan kusturdu. Sonunda yenildiler. Çoğu kılıçtan geçirildi. Altıbin esir Appia yolu boyunca çarmıha gerildi.

    Spartaküs asla teşhis edilemedi. Ama muhtemelen çarmıhta... kurban edildi.

   Hallac-ı Mansur (858-26 Mart 922): Kulun Hak'kın sureti olduğu, kulun kula kulluk yapamayacağı inancını savunan sufi öğretisindendi. Yobazlığa, dini kendi saltanatları için istismar edenlere (taa o zamanlar) karşı çıkmıştı. Karşı çıktığı Abbasi Hanedanı tarafından zindanlarda onbir yıl zulüm gördü. Sonunda 26 Mart 922 de Bağdat'da, halkın gözü önünde işkenceyle... kurban edildi.

   Giardano Bruno (1548-17 Şubat 1600): Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlisi. Kilisenin dogmalarına karşı çıktı. "Ne gördüğüm hakikati gizlerim ne de bunu açıkça söylemekten,korkarım. Aydınlık ve karanlıkla, bilim ve cehalet arasında ki savaşa her yerde katılırım." diyen Bruno, Engizisyon'da yargılandı. Ulaştığı ve savunduğu bütün gerçekleri reddetmesi istendi. Geri adım atmadı.

   17 Şubat 1600 de Romada ki Campo dei Fiori meydanın da yakılarak... kurban edildi.

   Şeyh Bedrettin: Doğum ve ölüm tarihleri net değil (1365-1418?) Simavna'da doğdu. Vahdet-i Vücut öğretisine bağlıdır. Bu öğretiye göre bütün varlıklar yaratıcının yansımasıdır. Allah'ın varlığına sadece inançla değil, akıl yoluyla da ulaşılabileceğini savunurlar. Bu düşünce, giderek bütün varlıkların insanlığın ortak malı olduğu noktasına getirilir. Nazım'ın;

                                 "Hep bir ağızdan türkü söyleyip,

                                  Hep beraber sulardan çekebilmek için ağı,

                                  Demiri oya gibi işleyip,

                                  Hep beraber sürebilmek için toprağı,

                                  Ballı incirleri hep beraber yiyip,

                                  Yarin yanağından gayri

                                  Her yerde,her şey de

                                  Hep beraber diyebilmek için"

 diye şiirleştirdiği düşüncedir bu. Bu düşüncelerini" Varidat" adlı eserinde toplar.

     Müritleri (Börklüce Mustafa, Torlak Kemal) çeşitli isyanlar çıkarırlar. Devir, "Fetret Devridir" ama "Onbinler verdi sekiz binin/yenildiler" der Nazım.

     Yakalanır. Kendisinin, Musa Çelebi adına Edirne Kazaskerliği  yaparken verdiği bir fetvaya dayanılarak (yargılanmadan), Serez çarşısında, yer gök ağlarken, anadan üryan, darağacında... kurban edildi.

     Ethel ve Julius Rosenberg: Tek başına atom bombasına sahip olan, (ve bunu da insanlara karşı, hem de iki kere,gözünü kırpmadan kullanan, psikopat devlet) bu gücüyle  dünyanın geri kalanını rehinesi olarak gören ABD, Sovyetlerin de aynı silahı yapması üzerine günah keçisi aramaya başladı. Buldu da; Rosenbergler! Atom  silahının sırrını Sovyetlere sızdırmakla suçlandılar. Oysa ki işin sırrı filan kalmamıştı. Mesele , artık herkesin bildiği formülü uygulayacak teknolojiye ulaşabilmekti; Sovyetler sonunda ulaşmıştı.

    Yetersiz deliller, uydurma şahitlerle (size bir şey hatırlatıyor mu?) görülen dava sonucunda idama mahkum edildiler. Dünya ayağa kalktı.ABD geri adım atmak için pazarlığa başladı. "Yalan söyledik deyin,yeter."  türü teklifleri, reddettiler. Ethel:"Bize inanan,bizim için ölümüne eylemler yapan insanları hayal kırıklığına uğratamayız." dedi.

    18 Haziran 1953 de infaz edilmelerine karar verildi. O gün çiftin evlilik yıldönümüydü. Kutlamak istediler. İnfaz onaltı saatliğine ertelendi. Çift sakin, mutlu, yıldönümlerini kutlar. Melih Cevdet'e;

                           "Bir çift güvercin havalansa,

                            Yanık yanık koksa karanfil,

                            Değil, bu unutulacak  şey değil,

                            Çaresiz geliyor aklıma."

    Dedirten infaz, 19 Haziran 1953 günü akşam saat sekizde gerçekleştirilir . Çift nükleer çılgınlığa karşı çıkışın ilk meşalesi olarak, elektrikli sandalye de... kurban edildiler.

      Ve tek suçları ülkelerini,halklarını sevmek olan bizim gençlerimiz. Emir komuta zinciri altındaki mahkemelerde yargılanan,sonradan demokrasi kahramanı kesilen sivillerden oluşan meclisler de cezaları vahşi çığlıklarla onaylanan, gençlerimiz!

     Daha yirmili yaşlarının başındaydılar. Bazıları (Erdal Eren) onsekizini bile doldurmamıştı. İdam sehpaların da, celletları titrerken, son nefesleriyle isyan türkülerini söyleyip, sloganlarını attılar. Darağaçların da, "gülünün solduğu akşamlar da"... kurban edildiler.

    Mümtaz Soysal onları bir yazısın da (22 Kasım 1977- Milliyet) şöyle anıyor. "Onlar... başka insanların sinip büzüldükleri, mıymıntı hesaplarla dolu küçük dünyalarında kaybolup gittikleri bir anda, bile bile, hatta bilinçli bir sarhoşluğun sevinci içersinde ölüme gitmişlerdir... Öbürleri (ise), bayramdan bayrama kurban keserler."  diyor.

     Evet,önümüzde ki hafta "Kurban Bayramı". Kimi samimi mütedeyyin(2) insanımız dini bir vecibeyi yerine getirmenin telaşı içinde, kimi bir yıllık et stokunun (derin dondurucular sağolsun) hesabı içinde. Kimiyse bir yıl boyunca çaldığı çırptığının, vurgunun talanın günahını bir garip hayvanın boynuna yüklemenin, o hayvanın sırtında kıldan ince kılıçtan keskin Sırat-ı Müstekimi (Sırat Köprüsü) paralı otoban yapmanın peşinde. Sonra kurbanın kanı toprakta kurumadan... yola devam.

    Adını zikrettikelerimizin hemen tamamının zamanla heykelleri dikildi. Giardano Bruno'nun heykeli 1894 de Roma'da yakıldığı Campo dei Fiori meydanına dikildi. Kim bilir belki bir gün, bayramlarda kanlı rezaletlere sahne olan meydanlarımız ve caddelerimize kestiğimiz koçların, danaların da temsili heykellerini  dikeriz.

     Kimsenin yaşanılası,insana yakışan bir dünya için kurban olmak/edilmek durumunda kalmayacağı ... nice "kurbansız" bayramlara.

 

                                                                                   Mehmet YAVRUTÜRK
1)-Mufassal-- Ayrıntılı
2)-Mütedeyyin -- Samimi inançlı

 

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Mehmet YAVRUTÜRK

"ONLAR ÖLÜRKEN DE GÜLÜYORLAR" M.YAVRUTÜRK

Başlıkta ki tırnak içindeki o sözler bana ait değil. İlk duyduğumda canımı çok acıtan bu sözler "Sudaki İzler" belg...

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK

Hüzün Kavmindeniz... M.YAVRUTÜRK Oğlunu askere uğurlayan babanın öyküsünü anlatan dost Mehmet Yavrutürk
 İSTANBUL Hava durumu


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi